Geçtiğimiz Pazartesi günü 3 şehir eşkıyasının saldırısına uğradım. Hem de Aksu’nun en işlek caddelerinden biri olan Pınarlı Kavşağında. Bu eşkıyalar öncesi ofisimize gelerek, beni soruyor. Sonrası pervasızca, “Biz Kundu’dan geliyoruz. Ona selam getirdik, gene geleceğiz” diyerek ayrılıyorlar. Artık bu cesareti nerden alıyorlarsa, Aksu’nun merkezinde bulunan gazete ofisine gelerek tehditkar söylemlerden bulunmalarını anlamış değilim. Derken bir saat sonrası malum çirkin saldırıyla karşılaşıyoruz. Peki neden?
Bilindiği üzere geçen hafta, Kemerağzı – Kundu da bulunan zaman zaman silahlarında konuşulduğu o meşhur Pazar yeriyle ilgili Avukat Murat Erdoğan’ın açıklamaları doğrultusunda, bir köşe yazısı kaleme almıştım. Yazıda Av. Erdoğan’ın Aksu Belediyesi’nin bazı bürokratlarının o Pazar yerinde akla hayale gelemeyecek birçok yanlışlığa izin verdiğinin altını çizerek, kamunun malının açık ve aleni bir şekilde birilerine peşkeş çektiklerini ifade etmişti. Ve buna da “Kallavi, Katmerli Peşkeş” ifadesini kullanmıştı. Bizde bu cümleden yola çıkarak belediye bürokratlarının göz yumdukları usulsüzlükleri, bir nebze olsun göz önüne serdik. İşte bu yazımız birilerine rahatsızlık vermiş olmalı ki, besledikleri 3 beslemeyi üzerimize saldırmışlar. Hem de selam getirerek. Sonrası pervasızca bir saldırı.
Yani başka bir değişle tek suçumuz, mahkeme kararlarıyla kesinleşen, ayrıca devletin farklı birimlerinin tespitleri sonucu ortaya çıkan ve bazı belediye bürokratlarının eliyle sunulan bir peşkeşi kamuoyuna duyurmamız.
Oysaki bu ifadelerin hiç biri, bizim kişisel egolarımızı ortaya koymak için söylediğimiz sözler değil. Aksine, açık ve aleni bir şekilde ortada olan, yargı kararlarına dayanılarak, ortaya çıkan söylemlerin haber olarak kamuoyuna yansıması. Ama ne hikmetse Antalya İdare Mahkemesi’nin ihale ve ihalenin dayanağı olan encümen kararının iptal kararına rağmen, görevi yasaları uygulamak olan o malum bürokratların hala bir adım atmaması, ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Üstelik Aksu Belediyesinin o alanla ilgili yüklenici firmayla yaptığı sözleşmeyi yaklaşık 8 ay önce fesih etmesine rağmen hala o alanın boşatılmasının adı ne olabilir?
İşte Türkiye Cumhuriyeti’nin duyarlı bir vatandaşı aynı zamanda yasalara ve hukukun üstünlüğüne inanan bir birey olarak, çocuklarımızın geleceğine sahip çıkma adına dönem dönem yanlışlıkların üzerine giderek, kamuoyunu doğru yönde bilgilendirdik.
Çoğu kerede başarılı olduk. Aksu’nun merkezinde bulunan ve Kültür Merkezi yapılmak istenen bir alanın, yine aynı böyle bir yolla, birilerine peşkeş çekilmesine engel olduk. Asfalt ihalesinde dönen dolapları gün yüzüne çıkartarak daha da pervasızca hareket edilmesine engel olduk. İşte bu ve buna benzer çok sayıda girişimimiz,o malum bürokratın uykusunun kaçmasına neden oldu. Bundan dolayıdır ki, o malum bürokratla kirli ilişkiler içerisine girenler, bize gözdağı vermek adına beslemelerini üzerimize saldılar. Ama hesaba katmadıkları tek şey vardı, en başta Allah’ın adaleti ve sonrası da duyarlı kamuoyu gücü. İşte bu güç, planlarını ellerine yüzlerine bulaştırdı.
Şimdi yapılması gereken tek şey, kentimizin asayişini ve huzurunu sağlamakla yükümlü olan yöneticilerimizin, bu çirkin saldırının arkasından kimlerin olduğunu tez elden ortaya çıkarmak olmalı. Bu ülkenin yaşayanı olarak devletimize güvenmek istememiz, bizlerin en doğal hakkı. Bu kentin turizm, tarih, ticaret ve tarımla anılan bir etiketi var. Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği ayrıca, bünyesinde barındırdığı 5 yıldızlı otelleriyle Antalya’nın dünyaya açılan kapısı olan kentimizin adının farkı bir şekilde anılması, hiç kimsenin tasvip etmeyeceği bir durumdur.
İşte benim merak ettiğim, bu durumun cereyan etmemesi için, kentimizin başta yöneticileri olmak üzere, asayişi sağlamakla yükümlü olan büyüklerimiz daha neyin olmasını bekliyorlar.
Geçen yıl o malum yerde silahlar konuşuldu. Hem de yabancı turistlerin gözü önünde. Çevik kuvvet ekipleri günlerce o malum alan etrafında nöbet bekledi. Oradaki esnaf tedirgin. “Burası kurtarılmış bölge mi? Ne maliyesi, nede zabıtası kontrole gidiyor. Elleri kolları dövmeli insanlar, pazar da gezinerek gözdağı vermeye çalışıyorlar” şeklinde haykırışları var. Ayrıca bu haykırışların hepsi delilli ispatlı. Bir taraftan mahkeme karaları ortada. Hukuk mücadelesini kazanan avukat beyin açıklamaları gayet net ve anlaşılır türden. Sonrası saldırıyı gerçekleştiren şehir eşkıyalarının nereden geldiği belli.
Sizce daha ne olmalı.
Ama yine de karamsar değilim. Kendi adıma mücadelemi hukuksal anlamda sürdüreceğim Başta bu peşkeşe göz yuman Aksu Belediye’sinin bazı bürokratları olmak üzere bu çirkin çarkın içerisinde olanların günü geldiğinde, Yüce Türk Yargısı önünde bir bir hesap vereceklerine inancım tamdır.
Çünkü başta da belirttiğim gibi bürokratların göz yumduğu, O Kundu’da ki meşhur Pazar alanı kamuya ait bir alan. Burada 80 bin Aksulu’nun hakkı var. O malum bürokratlar 80 bin Aksulu’nun hakkını birilerine peşkeş çekmek ve sonrası da kendileri nemalansın diye o koltuklara oturmuyordur. Hele, bir de yüce Türk Yargısının verdiği kararları uygulamayarak, o kararları sümen altı ediyorsa, işte Türk yargısı adına o kararları veren mahkeme hâkimleri ve savcıları, elbette ki yasalar çerçevesin de verdikleri kararların neden uygulamaya sokulmadığının hesabını soracaklardır. O günün de yakın olduğuna inancım tamdır. Çünkü devletimiz bir hukuk devletidir.
TEŞEKKÜRLER
O çirkin saldırının gerçekleştiği anı görerek, yardıma gelen başta Sultan Çorba İşletmecileri Ali Çite, Hakan Samur’a, bölgedeki esnaflara, o günden bu yana arayan ve bizzat ziyaretimize gelen, yanımızda yer alarak yalnız bırakmayan dostlarımıza, arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum.
Ulusal Basında bu saldırıyı kınayan Cumhuriyet, Sözcü, Birgün, T24, Evresel Medya, English Bianet, Habertürk, ismini sayamadığım gazetelere, Basın konseyine, Çağdaş Gazeteciler Antalya Şube Başkanı Dostum Engin Korkmaz’a, Antalya Gazeteciler Cemiyet Başkanı Mevlüt Yeni’ye ve Antalya’da hizmet veren yerel gazetelere ve internet haber merkezlerine duyarlılıklarından dolayı teşekkür ediyorum.
Ayrıca olayı programına taşıyarak, gerçekleşen çirkinlikler karşısında duyarlı bir kamuoyu oluşturmaya çalışan ağabeyim Ali Orhan Lazoğlu, yine Kanal V’in Ana Haber bülteninde konuyu ele alarak benimle telefon bağlantısı gerçekleştirerek bana ses olan, Gazeteci ağabeyim Ali Buldu’ya da ayrıca teşekkür ediyorum.
Telefonla ulaşan Antalya’nın milletvekillerine, siyasilere, oda başkanlarına, gazeteci arkadaşlarıma, iş adamlarına ve halkımıza duyarlılıklarından dolayı ve geçmiş olsun ziyaretine gelen herkese çok teşekkür ediyorum.
Bu yumruk bir gazeteciye değil, basın dünyasına ve medya dünyasına atılmıştır. Mağdur olan şahsım değil, mağdur edilmeye çalışılan basının özgür sesidir. Basın sussun ki bir takım mafya vari kişiler rahatlıkla halkın ekmeğini daha bir rahat çalsın. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını daha rahat cebe indirsin. Mazlum daha mazlum, mağdur daha çok mağdur olsun.
Nefesimiz yettiği sürece işimizi yapmaya devam edeceğiz. Bu böyle biline
Bu yazınız yanlış özür dilemeniz gerekiyor yapılan münferit bir olaydan (tabi ki tasvip etmemiz mümkün değil bu yolla geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum) yüzlerce kişinin evine ekmek götürmesine vesile olan bir pazardan sorumlu tutamazsınız hele ki hukuki süreç içerisinde bile olmayan kişileri bununla suçlayamazsınız sizin bu yaptığınız bir suç masum kişileri okuyucularınızın önüne atıyorsunuz