"Eğitimde en büyük yük öğretmen maaşlarıdır." Bir öğretmen (emekli) olarak yazıma böyle bir cümle ile başlayacağım hiç aklıma gelmezdi. Hele de bu cümlenin Milli Eğitim Bakanı'nın ağzından çıkabileceğini hayatta düşünemezdim. (Düşüncesizliğime sayın, ben öyle yaptım)
Ülkemizde eğitim her zaman kanayan yaradır. Bunu herkes bilir, söyler. Az çok kıyısından köşesinden geçenler ise kendince çözüm önerileri sunar. Doğrudur yanlıştır tartışılabilir. Ama sade vatandaşlar çözüm önerilerinde en azından iyi niyetlidir.
Amaa, bu öğretmenler yok mu, bu öğretmenler!!! Bütün iyi niyetli çözüm yollarının önünde engeldir onlar. Hele hele aldıkları maaşlar var ya, "En büyük yük" diyen bakanımız ne kadar da haklı!!!
Hadi rakamlarla bakanımızın "haklılığını" kanıtlayalım. Yok yok korkmayın rakamlara boğmayacağım sizi. İki üç rakam verince her şey "kabak gibi" ortaya çıkacak. Temmuz ayı açlık sınırı 2.406 TL, yoksulluk sınırı 7.850 TL. 1. derecenin 4. kademesindeki (öğretmenin gelebileceği en yüksek kademe) öğretmen maaşı yuvarlak 5.000 +ek ders ücreti. Yani 6000 civarı. Yoksulluk sınırını aşmış, oluk oluk para akıyor öğretmenlere!!! Verdiğim rakamlar en yüksek öğretmen maaşları. Yeni başlayanları, hele hele ücretli öğretmenleri söylemeyim, çok kızarsınız!
Bu öğretmenler var ya bu öğretmenler, bir de aldıkları ile geçinemez ek gelir sağlayabilmek için olmadık işlere girişirler. Bunlar var ya atansa da yük, atanmasa da. Yüzbinlerce atanamayan öğretmenle uğraşsa ne yapardı sayın bakan! Oysa her ile üniversite de açtık, hâlâ bitmiyor bu eğitim sorunları. Sahi son yerleştirmeler yeni açıklandı. Öğretmen yetiştiren okulların taban puanları sanırım baya düşük. Acaba neden ola ki?!!! Ve bunun sonuçları neler olabilir ki? Elbette fikrim var!!! Ama bu burada açıklanabilecek kadar basit ve kısa bir konu değil. Ama şu kadar söyleyim, durum vahim!
Yukarıda verdiğim rakamlar devlet okullarında çalışan, atanabilmişse kendini şanslı hisseden öğretmenlerin maaşlarıydı. E atanamayan yüzbinler... Bir kısmı farklı işlere yönelerek, hayatlarını devam ettirmek zorunda. Bir kısmı da mesleğini yapma arzusuyla, sayın bakanımızın da sahibi olduğu özel okullarda çalışmak durumunda. Özel okullarda maaşlarla ilgili bir standart olmadığı için rakam vermeyeceğim. Ama şu kadarını söyleyebilirim. Asgari ücretle çalışanlar şanslı sayılabilir. Hele de maaşlarını düzenli alabiliyorlarsa. Sayın bakanın okullarında ücret politikası nasıldır bilmem. Ama orda da "En büyük yük" anlaşılan.
Biri çıkar "Öğretmenler yan gelip yatarak maaş almaya alıştıkları için Corona bahanesiyle okulların açılmasını istemiyor." der. Bakanımız "Eğitimde en büyük yük öğretmen maaşlarıdır." der. Bu cümlelerden benim anladığım ise şudur: Biz paramıza bakarız arkadaş. Eğitimde kalite, sağlık, sorunlar, çözüm falan filan da çok da umrumuzda değil. (Böyle anlamamı kötü kalpliliğime, anlayışsızlığıma yorabilirsiniz) Kötüyüm ben kötüyüm.
Haydi lafı çok uzatmadan gerçek düşüncemi söyleyim. Evet ülkenizde eğitim sorunları kanayan yara. Hatta kronik hale getirmek için ellerinden geleni yapan sayın bakanları çok gördük. Buna rağmen, eğitim işleri bu kadar da olsa yürütülebiliyorsa, bu tamamen öğretmenlerin vicdani yüceliklerindendir. Birilerine uyup vicdanlarını kenara bırakır, birileri gibi "tamamen duygusal" bakmaya başlarlarsa o zaman anlarsınız öğretmenlerin değerini.
Ben yine vicdanıma sordum, dedi ki, sayın bakan öyle demek istememiştir. Bütçeden ayrılan payı eleştirmek istemiştir. Yani öyle olmasını dilerim.
Bütün olumsuzluklara rağmen sağlıklı ortamlarda yüz yüze eğitimin başlayabilmesini ister, çalışanlarının vicdanıyla yürüyen eğitim işlerinde başarılar dileriz.
Yine öyle güzel bir konu ve öyle içler acısı halimizi anlatmışsınız ki.
Sömürülen ve söndürülmek zorunda bırakılan o değerli öğretmenlerimiz.
Sizinde önünüzde saygıyla eğiliyorum