“Ben Aksu’ya belediye başkanı olarak kesin adayım”… Durun durun hemen heyecan yapmayın tabii ki o aday ben değilim. Kim olur bilemem ama benim olmadığım kesin.

Son zamanların modası, “aday benim.”  Aday adaylarının kendilerini şartlandırmış olması mı diyelim, yoksa kapalı kapılar ardında gerçekten bu insanlara verilen sözler mi var diyelim, ne diyelim bilemiyorum ki! Belediye başkan aday adaylarının tamamı neredeyse “aday benim”  diyebiliyorlar, aksini düşünmek dahi istemiyorlar.

Resmi olarak aday adaylığını açıklayanlardan tutun da, henüz böyle bir açıklama içerisinde olmayan gayri resmi açıklamalarda bulunanlara kadar, herkes, aynı tutum içerisinde. Elbette ki her aday adayı kazanmak için yola çıkıyor, hepsinin hedefleri, projeleri ve doğup büyüdükleri şehrin en güzel şehir olması yönünde hayalleri var.

Daha önce belediye başkanlığı yapmamalarına rağmen belediye yönetimi konusunda uzman danışmanlarla çalışacaklarını, ilçeye şekil vereceklerini, Aksu’yu, Antalya’nın incisi yapacaklarını, sözde değil özde başkan olmak istediklerini, bahane siyasetinin bittiğini ve Aksu’nun kazanmasının önemli olduğu gibi söylemlerde bulunmaktadırlar.

Bunların hepsi olağan ve iyi şeyler ama diğer taraftan bunca aday adayı “aday” olacak yol arkadaşının ne kadar yanında olabilecekler, “biz bir ekibiz kimin aday gösterildiği önemli değil, aynı ideallere hizmet ediyoruz,  aday gösterilen ekip arkadaşımızın,  belediye başkanı olması için var gücümüzle çalışıp onu destekleyeceğiz” bu sözleri kaç aday adayı verebilecek  ve kaç aday adayı “aday” gösterilen arkadaşı için çalışabilecek merak konusu.

Okulda öğretmenlerimiz şunu öğrettiler hepimize, “birlikten kuvvet doğar” diye. Görelim bakalım birliğin kuvvetini kimler gösterebilecek,  yaklaşan yerel seçim arenasında.

Herkese iyi haftalar diliyorum ve çok anlamlı bir hikayeyi sizinle paylaşmak istiyorum; 
“Padişah, bir gün halkın bütün çocuklarını bir meydana toplar ve her birine 1 saksı ve 1 tohum verir. En iyi en güzel yetiştiren çocuğun sonraki padişah seçileceğini söyler. Bütün çocuklar 1 yıl boyunca her gün tohumlarını sularlar, saksılarını güneşe doğru çevirirler. O gün gelir bütün çocuklar saksılarını eline almış, padişahın huzuruna çıkmak için heyecanla beklerler. En güzel ağaçları yetiştirmişlerdir. Fakat 1 tanesinde ne bir ağaç nede bir ot vardır. O çocuk annesine söyler annecim ben gitmek istemiyorum utanıyorum herkesin ağacı ne kadar güzel büyümüş benimki hiç büyümedi. Annesi de olsun oğlum sen denedin çabaladın gayret gösterdin ama senin ki büyümedi. Sen yinede gideceksin o meydana demiş. Padişah bütün çocukları tek tek geziyor bizim ağacı olmayan elemanda kuytu köşe bir yerde saklanmış bekliyor utandığı için. Neyse padişah bu çocuğu buluyor ve herkesin huzuruna çıkartıyor. Çocuk hem meraklı, hem de korkuyor. Padişah, benden sonraki padişah bu çocuk olacak diyor. Size verdiğim tohumların her biri kuru tohumlardı. Hiç birinden böyle güzel ağaç yetişme ihtimali yoktu. Siz tohumları değiştirdiniz. Ama bu çocuk benim verdiğim tohumu değiştirmedi, doğruluğu ve dürüstlüğüyle padişah olmaya hak kazandı.”

Saygılarımla,

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.