Kentler yaşayan organizmalardır. Sadece binalardan, parklardan ve yollardan ibaret değildir. Kentlere kimlik kazandıran orada yaşayan insanlardır. Aksu’nun ilk gazetesi olarak ‘içimizden biri’ sayfasını gelen yoğun talepler üzerine yine okurlarımızla buluşturmak istedik. Aksu’nun iki değerli büyüğü, İbrahim Yılmaz (92) ve kardeşi Ali Yılmaz (83) sayfamızın konuğu oldular. Yılmaz kardeşler, gözleri dolarak geçmişi anlatırken, günümüzle bağ kurmayı da ihmal etmediler. Abi İbrahim Yılmaz söyleşinin sonunda ’90 yıl öncesine geri döndürdün beni’ derken, kardeşi Ali Yılmazla birlikte duygulu anlar yaşadılar.
Ömür akıp giderken gözlerimizin önünden bir yaşam hikâyesine daha şahit oluyoruz. Şu an da köşesine çekilmiş, anılarıyla yaşayan İbrahim Yılmaz 20 yıl boyunca çoban kepeneğini sırtımdan hiç düşürmedim derken, o gücü hala omuzlarında hissediyor.
92 yaşındaki İbrahim Yılmaz, 14 yaşında henüz gençliğe yeni adım atmış delikanlı çağında iken ‘kızım yok, gelinim olsun’ diyen annesinin gelin sevdasına 14 yaşında damat olmuş. Annesinin bu sevdası çok sürmeden ilk eşi 4 yıl sonra vefat etmiş. İkinci evliliğinin ardından Çanakkale’ye askere gitmiş İbrahim Yılmaz.
SÖYLEŞİ
Sizi tanıyabilir miyiz?
1928 yılında Antalya’da dünyaya geldim. Kötekli Yörüklerindeniz. Evin en büyüğü benim. Diğer kardeşlerim de erkek dünyaya geldi. 1940 yılında babam vefat etti. Elifçe’nin İbraham derlerdi bana. Çocukluk nedir bilmedim. Evin en büyüğü olduğumdan bütün işleri anam bana yaptırırdı.
Nasıl bir yaşam sürdünüz?
Şimdi sen benim evime geldin. Bu doksan sene nasıl geçti bunu soruyorsun değil mi? Ah yavrum, gözümüzü kara çadırda açtık, büyüdük, evlendik. Yazın Isparta Anamas yaylası, kışın Antalya Aksu işte bu yaşadığımız yerler.
14 yaşında annem beni evlendirdi
Biz beş erkek kardeşiz. Annemin hiç kızı olmamış. Annem bir kızım olsun hasretiyle yanıp tutuşurmuş. –Kızım olmadı bari gelinim olsun’ dedi. Daha 14 yaşında çocukluktan gençliğe adım atmış delikanlıyım beni evlendirdi. 14 yaşında evlendim. Evliliğim çok uzun sürmedi. 4 yıl evli kaldık eşim vefat etti. Daha sonra bir evlilik daha yaptım. Onunla da 7 yıl evli kaldık geçinemedik ayrıldık. Son evliliğimi Eşe’yle yaptım. Eşe’nin kocası askerde vefat etmiş. Elinde biri 4 yaşında biri 2 yaşında çocukla dul kalmış. Allah’ın emriyle evlendik.
İbrahim Amca Eşe’den bahsederken gözlerin doldu, dedik. Eşe benim en kıymetlimdi dedi. 20 yıl oldu onu kaybedeli. İki küçük kızı benim kızım oldu. 4 çocuğumun annesi.
Askerliğinizi sizden dinleyelim nasıl geçti o yıllar
Çanakkale’de yaptım askerliğimi. O zamanlar askerlik iki seneydi. Bir yıl askerlik yaptım, hastalandım. Memlekete geldim. O zaman verem hastalığı var. Verem olmuşum. Dermanım yok. Burada Honamlı Yörüklerinden ebe vardı. Kır doktorluğu yapardı. Çeşitli bitkilerden yakı yaptı ve bir ay boyunca çamın taze kabuğunun içinden çıkan sıvıyı yedirdi. Ciğerleri su dolu bunun dedi. Yalamak yedim. Mart ayında çamlar soyulur. İç kısmını yedirdi, bir ay boyunca gün be gün kendime geldim.
Ne işle uğraşıyordunuz geçiminizi neyle sağlıyordunuz?
Gençliğimiz konup, göçmekle geçti. Hayvancılık yapıyorduk. 1940 da babam öldü. Babam öldü anamın en büyük oğlu benim. Anam beni çoban verdi. Ahmet ağaya, Mehmet ağaya çobanlık yaptım. 20 yıl boyunca çobanlık yaptım. 20 yıl kepenek sırtımdan düşmedi. Isparta’nın Gelendost, Hacılar köyü Altın yurt mevkisin de arazimiz vardı. Buğday, arpa, nohut, mercimek ektik. Yazın yaylaya göç ederdik. Nisan ve Mayıs dedi mi malımızın bir vergisi vardı o zaman, vergisini yatırırdık temiz kâğıdını alırdık, göçerdik. Kaç malın varsa yazarlardı. Anamas yaylasına gidiyorduk. 20 km yürürdük orada o gün kalırız ertesi gün bir daha 15 günde giderdik. Develer eşyaları götürür biz yürürdük. Eylül 15’de tekrar buraya gelirdik. Bizim gelir kaynağımız hayvancılık. Bir deve bir tırın kazandığını kazanırdı. Babamlar Korkuteli elmalıdan yük getirirdi. Gemiyle yüklenir sahil illerine gönderirlerdi.
İsmet İnönü zamanında hayvan başına vergi öderdik
İsmet İnönü zamanın da elinde ne kadar hayvanın varsa vergi öderdik devlete. 80 kuruş büyük baş için, küçükbaşa 60 kuruş vergi öderdik. İsmet İnönü’nün adamları gelir damgayı vurur buğdaya giderdi. Öşürünü alır. Kaç okka alacaksa alır gerisini bize verir. Bizim Türk insanımız kanaatkârdır. Devlet kısarsa kısar verirse verirdi. Biz kanaat ederdik.
Babam zamanında aile başı 12 lira devlete para öderlermiş. 5 çocuğu olan alileler ödemezmiş. 5 çocuk varsa devlet vergi almıyor. Benim beşinci kardeşim dünyaya geldi, babam hemen yazdırdı devlete vergi vermeyeyim diye. Parası olmayan aile reisleri bunu ödeyebilmek için devlet demiryollarında, karayolunda karşılığında çalıştırılıyormuş.
Adnan Menderes dönemini de yaşadık
Adnan Menderes’i görmedim ama çok duydum. Ezan Türkçe okunuyordu. Şimdi dikkat et bak sana okuyacağım, dinle beni; Tanrı uludur tanrı uludur, tanrıdan başka yoktur tapacak, haydi namaza haydi felaha diye ezan okudular. Biz buna ağlaştık. Bizim ezanımız Allah-u Ekber’dir dedik. Biz köpek miyiz uluyacak dedik. Menderes çıktı ortaya değiştirdi. Yasakladı. Menderes iyi adamdı ama astılar.
1960 yılında Tekelioğlu Ahmet Bey vardı. Bu araziyi ondan satın aldım. O zaman yerleşik hayata geçtik. Evimizi yaptık. Sera kurdum. Çiftçilik yaptım. Eski günler güzeldi.
Uzun ömrünüzü ve sağlığınızı neye borçlusunuz
Eski günlerde sağlık, mutluluk vardı. Eskiden beslenme şeklimiz toprak. Cenabı Allah topraktan bize ne verdiyse biz onu yedik. Benim annem ‘gümbük gümbük’ (gülerek anlatıyor) ayran döverdi. Köpüklü ayran içerdik. Yağlı yoğurt yerdik, peynir yerdik. Beden gücüyle çalışırdık. Çalı çekirdeğini bir parça una katıp pişirip yedirirdi anam bize. Unu çoğalmak için yokluktan bu yapılırdı. Değirmende üç günde zor öğütürdü.
Eski günlerde yokluk vardı ama eski günler çok iyiydi. Komşudan bir para istesen ne zaman ödeyeceksin diye sormadan verirdi. Şimdi para çok, yiyecek çok ama sağlık yok. Ekmeğimiz, suyumuz ayağımıza gelir ama eski günler gibi tadı yok. 6 çocuğum 19 torunumla hayata tat katarak yaşıyoruz çok şükür.
Sen gelmişsin, demişsin ki 93 yaşında burada bir adam var, soralım bakalım neler yaşamış demişsin. Dilimin döndüğünce anlattım. Sen beni aldın 90 yıl öncesine geri döndürdün. Çok teşekkür ediyorum. İyi ki geldin…