Yüzündeki çizgiler de yılların hüznü, gözlerindeki sevinci, yıllara meydan okuyan enerjisini hissettiğimiz bir hanımefendi. Evinin ve gönlünün kapılarını bize açtı. Geçmişi anlatırken gözleri daldı gitti uzaklara. Yaşadıklarını anlatırken dün gibi hatırlıyordu her şeyi Teslime ÇETİN.
Sizi Tanıyabilir miyiz?
Aksu, Güzelyurt Kötekli Yörük’lerinden Teslime Çetin. 1935 yılında dünyaya geldim. Kıl çadırda dünyaya gelmişim. Çocukluğum yaylada geçti. Isparta’nın Anamas yaylasına yazın göçerdik, kışın tekrar Kötekli’ye (Güzelyurt’a) dönerdik.
Neler yaşadınız, neler gördünüz…
Çocukluğum yörüklükle geçti. Yayladan göçüp gelmişiz. Kıl çadırda, güzün doğmuşum. Annem, Karaöz’ün Yeşil Karaman mahallesinden. Babam buralı. Biz 7 kardeşiz. Ben dört yaşındaymışım, benden sonraki kardeşim 40 günlükmüş annem vefat ettiğinde. Annem lohusa üzerine vefat etmiş. Annem vefat ettiğinde en büyük abim henüz evliymiş. Bizi ailemizin en büyük gelini büyüttü. Babam tekrar evlendi. Hiç okula gidemedim. Okuma yazma bilmiyorum. Ama babam beni yatılı Kur’an kursuna gönderdi.
16 yaşında evlendim, Kötekli Yörüklülerinden ilk düğün benim oldu
16 yaşında evlendim. Eşim benden 8 yaş büyüktü. Osman Çetin. 17 yaşında ilk çocuğumu kucağıma aldım. Ben evin tek kızıyım. Beni istediler. Babam düğün istedi. Davullu, zurnalı üç gün düğün yapıldı. O zaman düğün olunan eve bayrak asarlardı. Cuma günü başladı, Pazar ikindi zamanına kadar düğün yapıldı.
Kötekli Yörüklerinden ilk defa düğünle evlenen ben oldum. Benden önce Kötekli Yörüklerinden düğün yapılarak evlenen gelin yok. Benden evvel kaçırarak, mevlit yapılarak evlilikler olmuş. Ama ilk defa Kötekli Yörüklerinden benim üç gün, üç gece düğünüm yapılarak evlendim. Çok kalabalıktı düğünümüz.
Üç etek giydim gelin olurken
Üç eteğin ismine kaşık sapı derler. Deseninden olsa gerek. Üç etek giydim gelin olurken. O zaman gelin olanlar üç etek giyerdi. Çeyizim şimdiki gibi değil. Çeyizimde sandık, yatak, yorgan, yastık vardı. Oğlan evinden gelin almaya geldiler Pazar günü, davullar çaldı, beni içerde hazırladılar. Gençler kapıya dayandı, bahşiş aldılar. Beni ata bindirdiler, kızlar sek atmak denir bir tür halay, sek sek atarak beni oğlan evine götürdüler. Oğlan evine vardık, attan indirmelik istediler. Deve, inek, para verdiler indirmelik isteyenlere. Benim bindiğim atla yarış yaptırdılar. Öyle gelin oldum.
Ben gelin geldim, indim oğlan evine, damat dağda çobanlık yapar. Gitmiş söylemişler -Gelin indi eve, sen burada çobanlık yaparsın, diye. Bizim zamanımızda evveli öyleydi yavrum. Ben bir yıl nişanlı kaldım, nişanlımı hiç görmedim. Düğünüm oldu yine görmedim. O zamanlar öyleydi. Birbirimizi görmezdik. Ne zaman gerdeğe girersek o zaman görürdük birbirimizi.
İlk eviniz nasıldı?
Dört odalı, taş eve gelin gittim. Kayınvalidemin evinde 7 sene kaldım. Dokuz kardeşler kocamın ailesi. Dokuz çocuğun altısı içerde. Bir odası benimdi. O eve hepimiz sığıyorduk. Sözlerine devam ederken “ şimdi kocaman evlere 3 kişi zor sığıyor” diyor Teslime Teyze ve gözleri dalıyor eski günlere.
Evlendikten sonra çobanlığı bıraktı, çiftçilik yapmaya başladı eşim. Hep beraber çalıştık. Yazın Antalya çok sıcak olduğu için harmanı kaldırırdık birlikte, sonra Isparta’nın Anamas yaylasına göç ederdik. Sebze- meyve her şeyimizi kendimiz ekerdik. O zamanlar sera yok. Her şey mevsiminde ekilirdi. Kocam askere gitti iki yıl askerlik yaptı. O zaman iki çocuğum vardı. Asker yolu gözledim ve çocuklarımı büyüttüm yaylada. 19 yaşından sonra yaylaya göçü bıraktık. Yerleşik düzene geçtik. İşte öyle öyle dünyamı tükettim geldim.
6 çocuğumuz dünyaya geldi ikisi vefat etti. Dört çocuğum hayatta hepsi yanımda çok şükür, 3 erkek (Hasan, Ahmet, Ramazan Çetin) 1 kız (Melahat). 8 torunum var, torunlarımın da 5 çocuğu var.
Halı tezgâhında çuval dokudum sattım
Şimdi ki gibi varlık mı var yavrum. Yokluk var. Halı tezgahında dokumayı babamın evinde öğrendim ve kayın validem de öğretti. O zamanlar çuval dokudum sattım. Zor günlerdi o günler. Hem sabah ekmek pişirirdik, hem de akşam pişirirdik. Nüfus kalabalık. Hem ev işlerini yaptık hem de çuval, kilim, seccade dokudum, çarpana dokudum. Geçim derdi. Çocuklarımın hepsine hatıra kalsın diye çanta, heybe dokudum verdim.
Eskiden Antalya’ya yaya gidip geliyorduk
70 sene evvel yürüyerek Antalya’ya gidip geliyorduk. Develere buğday yüklüyoruz, Antalya’da Değirmen Önü denilen yere gidiyoruz buğdayımızı, bulgurumuzu öğütür dönerdik. Gece yola çıkardık, ertesi gün akşama doğru dönerdik. 10-15 sene yürüyerek gidip geldik Antalya’ya. Ayaklarımızda çarık, gidip gelirken ayaklarımızın her yanı yara olurdu.
O zamanlar kıyafetlerimizi kendimiz dikerdik. Eskiyen bir yeri olduğunda yama yapardık. Şimdi insanlar giysilerini çöpe atıyorlar. Her hafta kıyafet alıyor insanlar. Eskimeden, yırtılmadan çöpe gidiyor onlar. Çarık giyiyorduk. Gelin olduğum zaman gön çarık vardı o zaman, gön çarık giydim. Çarıklarımıza katran vardı alırdık, çarıklarımızı yaz geldi mi katranlardık altını, sonra içine kum doldururduk yumuşasın diye öyle giyerdik.
Eski günleri özlüyor musunuz?
Yavrum göçmeyi özlüyorum. Yeşillik çimen yerlerde yaşamayı özlüyorum. Yaylayı da çok özlüyorum. Ne var bu hayatta. Bütün makinalar evimizde. Eskiden bizim malımız çoktu. Develerle üç saat dört saat yol yürürdük. Buradan çıkar Karaöz’e konardık. Çocuk sırtımızda tekrar toplan bir ayda yaylaya çıkıyoruz. 4 ay yaylada kalıyoruz. Sonra yine bir ayda bu tarafa dönüş yolu başlıyor.
Peynir, yağ, süt, ayran bunlarla beslendik. Kendi etimizi kendi hayvanlarımızdan sağlardık. Gücümüz, kuvvetimiz oradan geliyor. Uzun ömrümüzü, sağlığımızı bunlara borçluyuz.
13 sene oldu eşim vefat edeli
Öyle mert bir adamdı. Hayır, etmeyi çok severdi. Nerede köprü yapılacak, ev, okul, cami her yere çimento, tuğla ne lazımsa gönderirdi. Allah rahmet eylesin çok iyi bir adamdı.
Beni kardeşim dövdü
6 aylık evliyim. Eşim gömlek istedi. Eskiden evlerde birbirimizin kıyafetlerini giyerdik. Gömleği kayın pederim giyip Cuma namazına Aksu’ya (Karanlık Sokağa) gitti. Eşim bana gömleğim nerde dedi kızdı. Kayın pederim eve geldi, ne kızıyorsun hanımına gömleği ben giydim dedi. Bende gençlik işte eşim öyle yaptı diye çocuğumu aldım abimin (Ecem derdik abimize) evine gittim. Abim bana iki tokat attı. Yıldızları saydım. Beni koca evine gönderdi. O iki tokatı yedim ama bir daha yuvamdan ayrılmadım. Şimdi en ufak bir tartışmada boşanıyor gençlerimiz. Şimdiki gençlere bir şey söylenmiyor.
85 yaşında Teslime Teyzemiz hala vaktini güzel uğraşlarla devam ettirmeye çalışıyor. Yaşına ve geçirdiği sağlık sorunlarına rağmen dimdik ayakta. Söyleşi için gittiğimizde bahçesinde ki divanda oturmuş paspasını örüyordu. Paspas örmekle de kalmıyor önlük bağı dokuyor. Teslime Çetin’le 85 yıl öncesine gittik ve döndük. Geçmişin heyecanı hala gözlerinde. Küçücük yüreğine 85 yılı sığdırmış. Acılarla, sevinçlerle, hem yokluğu hem varlığı görmüş.
Hanifisaridag 4 Yıl Önce
Teyzeme Allahım uzun ömür versin inşAllah altın gibi kalbi var çok fazla hayir sever