ANTALYA (İHA)
Türk Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen, prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden birisi olduğunu belirterek, diğer kanser türleri gibi prostat kanserinin de sık ölümlere yol açtığını söyledi. Batılı toplumlarda prostat kanserinin tarama hastalığı haline geldiğini sözlerine ekleyen Sözen, “Bunun oluşturduğu bir dezavantaj; bu risk gruplarının iyi belirlenmediği toplumlarda ve kişilerde tarama amaçlı yapılan çalışmalar ile beraber hastalara erken ya da fazla tanı konulması gibi bir durum ile karşı karşıya kalıyoruz. Ürologların en çok uğraştığı konu bu lüzumundan fazla konulan tanıyı mümkün olduğunca en aza indirme gayreti içerisindeyiz. Prostat kanserine teşhis koyduktan sonra hastalara önerilen 2-3 tane tedavi yöntemi var. Ameliyat, radyoterapi ve lokal tedaviler dediğimiz tedavi yöntemleridir. Bütün bu tedavi yöntemlerinin hem devlete hem de kişiye ciddi maliyeti var. Ayrıca hasta üzerinde ciddi komplikasyonlar oluşturabiliyor” dedi.
“20-50 bin TL arasında sosyal güvenlik kurulumlarına maliyeti oluyor”
Tanı koyarken daha dikkatli davrandıklarını belirten Sözen, “Burada bizim ürologlar olarak ana hedefimiz belli riskin üzerinde hastalara bu tanıyı koymaya gayret ediyoruz. Tedavi ücreti seçtiğiniz tedavi yöntemine göre değişiyor. Sadece devlete olan kısmına baktığımız zaman 20-50 bin TL arasında sosyal güvenlik kurulumlarına maliyeti oluyor. Bunun yanında bir de hastanın iş gücü kaybı oluyor” diye konuştu.
“Belli hacme ulaşmadan kanama, ağrı, kilo kaybı gibi şikâyetler yapmaz”
Böbrek kanserinin böbreklerin vücudun arka kısmına yerleşen organlar olduğu için belirti vermeyen kanser türlerinden olduğunu açıklayan Sözen, “Belli hacme ulaşmadan kanama, ağrı, kilo kaybı gibi şikâyetler yapmaz. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de radyolojik görüntülemelerin artması ile beraber tesadüfen yakalanan böbrek kanseri sayısı ve oranı çok arttı. Pandemi zamanında çok sık akciğer tomografisi çekildiği için böbrek de o görüntüleme alanına giriyor bu sayede de çok sayıda tesadüfen yakalanan böbrek kanserleri oldu” ifadelerine yer verdi.
“Biz bu küçük böbrek tümörlerini yakaladığımız zaman ana hedefimiz böbreği korumaktır”
Sözen açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bizim böbrek kanserlerinde küçük böbrek tümöründe ana hedefimiz şudur; bir her kanserde olduğu gibi hastanın tamamen iyileşmesini sağlamak. İkinci hedefimiz ise yaşam ömrü uzadı. Yani eskilerde 70’li yıllarda bahsettiğimiz ölüm oranları şimdi erkeklerde dahi 80’lere dayandı. İşte tek böbrek yaşam ile iki böbrekli yaşam arasındaki fark bu dönemde ortaya çıkıyor. Ne oluyor? Hastalar böbrek yetmezliğine girmiyor. Diyaliz süreçleri yaşanmıyor. Biz bu küçük böbrek tümörlerini yakaladığımız zaman ana hedefimiz böbreği korumaktır. Bunu bugün ki teknolojiler ile yapabiliyoruz. Ameliyatlar başarılı bir şekilde uygulanıyor.”
“Tesadüfen yakaladığımız böbrek kanserlerini 50 ve 60’lı yaşlarda büyük kitleler halinde görüyorduk”
Son yıllarda daha erken evrelerde böbrek kanseri tanısı konulduğunu belirten Sözen, “Bu çok önemli bir şey. Belli yaş gruplarından sonra hastalar kendi kontrollerini otomatik olarak yaptırıyorlar. Bu imkanlar eskiye göre daha fazla. Hepimiz bunu biliyoruz. Daha erken yaşta böbrek kanseri teşhisi koyuyor muyuz? Evet. Ama bu böbrek kanserlerinin daha genç popülasyonda oluştuğu anlamına gelmemeli. Bu şu demek; tesadüfen yakaladığımız böbrek kanserlerini 50 ve 60’lı yaşlarda büyük kitleler halinde görüyorduk. Bu büyük kitleleri artık 3-4 santim boyutta iken tamamen tesadüfen karşınıza çıkıyor” dedi.
Prof. Dr. Sinan Sözen: “Tesadüfen tespit edilen böbrek kanseri sayısı arttı”
Prof. Dr. Sinan Sözen: “Tesadüfen tespit edilen böbrek kanseri sayısı arttı”
Türk Üroonkoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sinan Sözen, “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de radyolojik görüntülemelerin artması ile beraber tesadüfen tespit edilen böbrek kanseri sayısı ve oranı çok arttı. Pandemi zamanında çok sık akciğer tomografisi çekildiği için bu sayede çok sayıda tesadüfen yakalanan böbrek kanserleri oldu” dedi.