Adamın 18 adet sabıka kaydı var. Yani işlediği 18 adet suç, adli kayıtlara geçmiş. Bu suçların içerisinde uyuşturucu kullanmak ve bulundurmaktan tutunda, darp, hırsızlık yaralamaya kadar birçok unsur var.

En son yaraladığı kişiyse babası.  Öz babasını yaralayan ve sabıka kaydı kabarık olan bir kişinin başkalarına neler yapacağını artık siz düşünün.

İşte bu kişi, maalesef sokağa çıkma yasağının olduğu gün, babasının aracıyla, yayına aldığı iki arkadaşıyla beraber elini kolunu sallayarak, hem trafikte cirit atıyor, hem de gezdiği mahallede sıkıntıya neden oluyor.  

Oysaki o gün, bende Antalya’nın çeşitli yerlerinde birkaç görüntü almak için bir iki saatliğine dışarı çıkmıştım. Sokağa çıkma yasağından muaf olmama rağmen 5 ayrı noktada durduruldum, kolluk görevleri tarafından. Olması gerekende bu. Kimsenin alnında yazmıyor ki, yasaktan muaf olduğun.

Ama; o içerisinde 3 ayrı şahsın çıktığı ve bu şahısların hiç birinin ayakta durma takatinin olmadığı aracın, sokağa çıkma yasağının cereyan ettiği gün trafikte nasıl cirit attığı anlamış değilim.

Çünkü 07 DR ile başlayan kırmızı renkteki Reno Spring araç, trafik kayıtlarına göre Güzeloba mahallesinde. Ama aracın gezdiği yerler ise Kızılarık, Mevlana civarı.  Yani olay Muratpaşa İlçe sınırlarında geçmekte.  Ve aracın içerisinde 3 ayrı şahsiyet. Görünüşleri her türlü suça meyilli olduğunu gösterir. Ve bunların her biri ayı ayrı uçuşta.  Bu bahsettiğim görüntü, 5 yüz metre uzakta görünse bile, “Ben buradayım” denecek cinsten.  Eminim ki geçtikleri birçok güzergâhta, polis uygulama noktaları mevcut. Ama hala o kişiler ortalıkta.

Şimdi bu durum karşısında neden vatandaşlık görevi gereği, ihbarda bulunulmadı denilebilir. Cevap oldukça basit. Son 10 sene içerisinde uyuşturucu kullanmak, bulundurmak, hırsızlık ve adam yaralamak gibi 18 ayrı ayrı suç işleyen bu kişi, birçok namuslu insandan daha özgürce hareket ediyor. Ve bu kişi babasını yaralamış. Adli vaka olarak kayıtlara geçmiş. Bu da demek oluyor şikayet etmen,  direk olarak seni sonuca ulaştırmıyor. Ayrıca sorası suç makinasıyla karşı karşıya kalan yine sen oluyorsun. Yani yapanın yanında kar kalıyor.

Bu iddiaya kendimden bir örnek vereceğim.

Bilindiği üzere geçen sene kaleme aldığım bir köşe yazısından dolayı 3 şehir eşkıyası tarafından saldırıya uğramıştım. Bu şehir eşkıyaları güpe gündüz ellerini kollarını sallayarak ofisimize gelmiş, beni sormuşlardı. O an beni bulamayınca,  ofis arkadaşımıza “Kundu’dan kendisine selam getirdik. O anlar” diyerek ayrılmışlardı. Daha sonra aynı kişiler, aynı günün akşam saatlerinde bana saldırıyı gerçekleştirmişlerdi.

Maruz kaldığım bu çirkin saldırı, hem Aksu, hem Antalya, hem de Ankara’da oldukça yankı bulmuştu. TBMM’de gündeme alınmıştı. Birçok gazetede haber olarak yer alan bu saldırı, başta üyesi olduğum Antalya Gazeteciler Cemiyeti olmak üzere, birçok meslek grubu tarafından şiddetle kınanmıştı.

Bende kamera kayıtlarında eşkâli belirlenen 3 şehir eşkıyasıyla ilgili şikayette bulunmuştu. O dönem kamuoyu baskısının ağır basmasıyla, adresleri ve arkalarında ki bağlantılar net olarak belli olan kişilerden 2’si kısa sürede gözaltına alındı. Bende teşhis ettim. Ama bir gün sonrası o saldırıyı gerçekleştirenler serbest kaldı.  

Oysaki o kişilerin adli kayıtlarına bakıldığında her birinin ayrı ayrı bir suç makinası olduğu gerçeği gün yüzüne çıkıyordu. Tüm gerçekler bu kadar açık ve net ortadayken, saldırıyı gerçekleştirenlerin ceza alması için ne yapılması gerekir.  Veya mağdurun sonuca ulaşması için ne yapması gerekiyor. O  kişide mi eşkıyalığa soyunsun.

Laf lafı açtığında hukuk devletinde yaşadığımızı her seferinde dile getiririz. Namuslu insanların sığınacağı tek limanın, hak adalet ve hukuk ilkesi olduğuna inanırız. Ama geldiğimiz süreç ve yaşadıklarımız bizlerin bir nebzede olsa bu inancını zedeliyor. Çünkü vaziyet tüm çıplaklığıyla ortada.

Kaleme alınan bir yazı. Yazıda herhangi bir suç unsuru var mı? Hayır yok. Çünkü her satırı her cümlesi belge ve delile dayalı bir yazı. Ortada mahkeme kararları, süreci yürüten avukat Erdoğan’ın açıklamaları. Kaldı ki bunların hepsine yalan yanlış bilgi diyelim. O halde neden gidip te bu yazılan çizilenlerle ilgili suç duyurusunda bulunulmuyor.

Bu hak arayışında bulunamayanlar ne yapıyor. Beslemelerini güpe gündüz bir gazete ofisine göndererek, açık aleni tehditte bulunuyorlar. Bu da yetmiyor gibi, bu tehdit, Aksu’nun en işlek caddesinde onlarca kişinin gözü önünde gerçekleşiyor. Yani pervasızlık hat safhada.

Gelelim saadete. Bu kadar cereyan eden olay karşısında hangi noktadayız. Onlarca sabıka kaydı olan şehir eşkıyaları ellerini kollarını sallayarak, ortalıkta dolaşıyor. Peki, hak arayışının sonuca ulaşması için ne olması gerekiyor?  

Birlerimi ölmeli.

İşte bundan dolayıdır ki, artık namuslu insanlar yasalardan kaynaklı boşluklardan dolayı, sığınmaları gereken limana sığınamıyorlar. Bu durum da namussuzları, namuslulardan daha özgür kılıyor. 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.