Tarım sektörünün 3 ismi
Güneyhaberci TV’de yayınlanan Özgür Masa Programında tarım sektörünün 3 ismi bir araya geldi. Antalya Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp, Üretici ve aynı zamanda Antalya Toptancı Hal Esnaflarından Nevzat Akcan ve Aksu Üretici Birliği Başkanı Turan Şahin’in konuk olduğu programda, bir taraftan sektörün yaşadığı sorunlar ele alınırken, bir taraftan geçtiğimiz günlerde Aksu Üreteciler Birliği Başkanı Turan Şahin’in toptancı haliyle ilgili söylemi masaya yatırıldı. Şahin, toptancı halindeki piyasa kurulumunda, bazen belirlenen fiyatın yansıtılmadığını ileri sürerek, bunun da fiyat dengesizliğine neden olduğunu ve bu durumunda üreticilerin aleyhine dönüştüğünü altını çizmiş, böyle giderse haller kapansın, açıklamasında bulunmuştu.
Zarara uğratmanın gereği yok
Arz talebe göre fiyatlar da düşüş ve yükselişin olabileceğinin altını çizen Şahin, “Biz fiyatta düşüşü kabul ediyoruz. Çünkü ülkeler bir tek bizden mal almıyorlar, hangi ülkeden daha ucuza ithal edebilirlerse ondan alıyorlar. Bir üretici olarak söylüyorum; halde günlük piyasa kuruluyorsa ve benim sattığım fiyat tahtaya yansıtılmıyorsa halin bir anlamı kalmıyor bu durumda. Çiftçiyi zarara uğratmanın gereği yok. Bizim tepkimiz halcilere şu; piyasa kurulurken en hareketli gün Cuma günüdür. Piyasada bugün 11 tüccar varken bunlara ek olarak sadece 2 komisyoncu vardı. Komisyoncunun görevi piyasayı belirlemek değil mi? Neden kimse gitmiyor o zaman. Haftanın altı günü piyasa kuruluyor ve bu her gün aynı, komisyoncular hiç çoğunlukta olmuyorlar. Tüccar sayısı 10’un altına düşmüyor piyasa belirlemede” dedi.
Aradaki fark ne olacak?
Şahin, “Geçtiğimiz ay başlarında bütün ürünlerin arz talebinde bir artış yaşandı. Domates, salatalık ve biber gibi ürünler ihracata çok rahat gidiyordu. A firması halde komisyoncu ve piyasaya 30 liraya mal veriyor, B firması 35 liradan satıyor, piyasaya bakıldığında 30 lira olarak belirlenmiş. Bu sefer A firmasındaki çiftçilerin cebine 30 lira girerken, diğer tarafta 35 lira giriyor. Halde bir hava vardır, komisyoncu arz talebe göre mal satar. O gün hareketlenme başlar, bu belki fiyatlara yansımayabilir ilk gün. Ancak sonraki günler hareketlilik yayılır, hal saat 03.00’te açılır ve sabah 10.00’a kadar bütün mallar satılmış olur. Bizim temennimiz bu satım sürecindeki fiyatların, piyasa fiyatı olarak tahtaya yazılması. Ama bakıyoruz ki, 2 haftadır arz talep ciddi anlamda yükseliyor ama tahtadaki fiyat hep aynı kalıyor veya çok az artıyor. Piyasa fiyatı 37 lira belirlenmişken 45 liraya mal satan halciler var. Biz 45 lira olsun istemiyoruz, mal 40 liraya satılsın ama sabit fiyat olsun. Mal 40 liradan satılıyorsa, tahtaya 40 lira yazılsın. Piyasa fiyatı yükseltilmeye gelince herkes çekiniyor kimse yüksek fiyat yazamıyor tahtaya, ama düşüşe geçince 40 liralardan 15 liralara çok rahatlıkla düşürüyorlar. Bizim talebimiz ihraçlık mal halde kaç liradan satılıyorsa piyasa fiyatı da o olsun” şeklinde konuştu.
Arz talep dengesine göre
Şu an üretim maliyetleri yüzünden herkesin zararda olduğunu ifade eden Üretici ve komisyoncu Nevzat Akcan, “Burada Turan Bey’in haklı olduğu konular var. Benim asıl işim komisyonculuk değil, üreticilik. Şöyle hak veriyorum, 15 gün önce herkesin neşesi iyiydi halde, ürün fiyatları dengeliydi. Ancak son günlerde ciddi anlamda düşüşler oldu, fiyat istikrarı olması gerektiğinin kesinlikle arkasındayım. Ama halde arz ve talep söz konusudur. O gün piyasa belirlenir, ancak 1 saat sonra halin havası bir anda değişirse, komisyoncular fiyatı değiştireceğim diye uğraşır durur, vicdanına kalmış artık. O yüzden ne Turan Bey’in elinde bu durum, ne benim elimde. Tamamen arz ve talep dengesine göre değişiyor işler. Keşke fiyatlar istikrarlı gitse, ancak olmuyor, sert iniş çıkışlar istemeden oluyor. Ticarette bazen inişler çıkışlar olur. Ben hallerin kapatılmaması için canla başla uğraşan kişilerden biriyim, çünkü çiftçinin piyasası orası. Ben mesela komisyoncu olarak bir defa düşük fiyat verirsem iki defa verirsem artık üretici dur bakalım orada der ve başka komisyoncuya gider. Yani halde herkes işini düzgün yapmak zorunda. Her gün üreticinin malı ucuza satılamaz. Satarsa o komisyoncunun müstahsili kalmaz zaten. Şu da var, malın kalitesi çok yüksektir ya da çok seçilmiştir o yüzden 2-3 lira fark olabilir. Bunların ardında art niyet aramak sektöre yanlış yapmak olur” dedi.
Maliyetler zaten çok yüksek
Piyasada belirlenen fiyatın tabi ki tahtaya yansıtılması gerektiğini ifade eden Antalya Ziraat Odası Başkanı Nazif Alp, “Bizim amacımızda çiftçimizin para kazanıp ayakta kalması. Gidin bakın çiftçinin bankada parası yoktur, borcu vardır. Bu borçtan parası arttıysa eğer, o parayı kesinlikle bankada tutmaz. Kredi çeker, elindekini koyar yine sera yapar. Bizim hale, komisyonculara çok ihtiyacımız var. Piyasa oluşmasın demek, kendimizi kandırmak demektir. Piyasa oluşması fiyat istikrarı sağlar, malı bir sonraki güne hazırlar. Tüccar piyasaya girdiğinde arz talebe bakar. Turan Bey, fiyat dengesizlikleri gördüğünü söylüyor, bunlar doğaldır ve olacaktır da. Atıyorum bir palet eksiği kalmıştır o adamın, o eksik için gider seradan ürün bile toplatır. Halden tamamlayabiliyorsa eksiğini, 5 lira değil 10 lira bile fark verir, ama o malı alır. Çünkü o tır boş gidemez, o palet atılmak zorunda. Eğer fiyat dalgalanıyorsa ve haldekiler gereğini yapmıyorsa, bu da benim çiftçimi mağdur eder. Çiftçi mağdur olmasın, eğer olursa önümüzdeki yıllarda tarımda kayıplar yaşanacaktır. Maliyet zaten çok yüksek” şeklinde konuştu.
Çiftçimizin sigortası konumunda
Haller kapatılmasına asla gönlünün razı olmayacağını da dikkat çeken Alp, “Haller kapatıldığı zaman çiftçimiz malını kime satacak, parasını nasıl döndürecek? Bizim çiftçimizin sigortası komisyonculardır. Hatası olan illa ki vardır. Ama çiftçimizin para kazanmasını da sağlayan komisyoncularımızdır. Devlet bize -üretici birlikleri kurun- dedi, bizde kurduk. Birlikler kuruldu ve biz 850 çiftçi kaydettik. Ama bu iş yürüdü mü, yürümedi. Devlete dedik madem bize kurdurttun, bütçe de ayarlayın. Örnek veriyorum o günün şartları ile 1 milyon TL para istedik, çiftçilerimizin ihtiyaçlarını gidermek için. Yönetmelik çıkmadı ve devlet bize para veremedi. Biz çiftçimizin ihtiyacını karşılayamadık bu yüzden, ama bu noktada devreye komisyoncularımız girdi. Çiftçinin ihtiyaçları için her türlü borcu sağladı” açıklamasında bulundu.
Hepimizin derdi ortak
Üreticilerin genel sorununa da değinen Akcan, “Üreten ağlıyor, tüketen ağlıyor, birlik başkanı ağlıyor, komisyoncu ağlıyor. Yani burada bir sorun yumağı var, tarım yönetilemiyor. Tüketicinin alım gücü bitmiş durumda. Üretici tarafından baksanız üretim maliyetleri hat safhada, zarara girmeden satabileceği minimum fiyatlar belli artık. Biz bu noktada birilerine suç bulmayı bırakıp ihracatın önünü nasıl açarız, ekonomiyi nasıl kalkındırırız, konularına yoğunlaşmalıyız. Hepimizin derdi bu ülkeyi mutlu etmek olmalı, değilse daha çok zor günler görürüz. Şimdi bir kilo peynirin fiyatı, bir kilo eti geçmiş deniyor. Geçer tabii ki Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Ülke üretimden düştüğü sürece her şeyin bedelini öderiz. Bu maliyetler böyle artmaya devam ederse 2 sene sonra paramızla domates biber bile alamayacağız. Üreten adamın mutlu olması lazım, geçim derdi olmaması lazım. Bir Türk çiftçisi olarak Rusya’dan buğday alınmasına ben çok üzülüyorum, tam tersi bizim üretip satmamız lazım. Onun için suçlamayı bırakalım artık, bu durumdan herkes mustarip. Hem üreticinin rahatlıkla üretim yapabileceği hem de tüketicinin rahatça ürün alabileceği bir düzen oturtmalıyız.
Ülkeyi kalındıracak olan çiftçi
Alp, “Buradan çağrı yapıyorum; kesinlikle ihracat kapılarımız kapatılmasın, çiftçim ayakta kalırsa devletimizde ayakta kalır. Çiftçimizin malı ihracata gittiği takdirde ülkemize döviz girecektir. Bu cumhuriyet kurulduğunda ayakta kalmasını tarım sağladıysa, bu ekonomik şartlarda kalkınmamızı yine tarım sağlayacaktır. Bir kilo buğday yetiştirmek demek un demek, ekmek, makarna, yani raflara yerleştirilebilecek ürün demek. 90 milyon Türkiye nüfusunu biz besliyoruz, yazın gelen turisti biz besliyoruz. Cumhurbaşkanımız ne diyor, bir metrekare boş yer kalmayacak her yeri ekeceğiz. Buna asla karşı değilim, bu doğru olan zaten. Ama ne ile ekeceğiz? Bu sözün tamamen yanındayız ama çiftçimizin rahatlatılması gerekiyor. ÖTV’siz mazot, gübrede ve ilaçlarda %50 indirim ve çiftçinin sigortasında indirim yapılması gerekiyor. Biz %50 indirimli fide desteği için toplandık, her şey tamamlandı ama karar Maliye Bakanlığı’nın masasında kaldı. Vereceğiniz destek düşmana değil, ülkeyi kalkındıracak olan çiftçiye”
Maliyetler ortada
Şahin, son olarak şunları söyledi, “Aksu’da çiftçilik yapan vatandaşın sayısı beş bini aşmış. Bunun yüz bin dönüme yakın tarım arazisi kayıtlı, neredeyse bir o kadarda kayıtsız tarım arazisi var. Bu arazinin 50 bin dönümü sera ve 35 bin dönümü ihracata yönelik domates. Sıvı gübre 2021 yılında 100 liraymış, şu an 400 lira. Ocakta bu 800 lira olacak. İz element 50 liraydı, şu an 450 lira. 1,5 yılda 9 katına çıkmış girdi fiyatları. Şu an EYT söz konusu, emekli maaşını en az alan kesim çiftçidir. Esnaf kardeşlerimiz 7000 lira alırken biz çiftçiler 3500 lira emekli maaşı alıyoruz. Yani anlatmak istediğim şu; maliyetler, çiftçiye verilen değer böyle giderse tarım biter.”