Selma KUNAR/ANTALYA, (DHA)-
Akdeniz Üniversitesi Yörük Kültürü ve Uygulama Araştırma Merkezi (YÖRKAM) Müdürü Doç. Dr. Fatih Uslu, kendisinin de bir Yörük çocuğu olduğunu belirterek, anne ve babasının anlattığı bu yöntemin, tüm dünyanın Covid-19 salgınıyla mücadele ettiği ve aşı çalışmaları için bilim insanlarının çaba gösterdiği bu dönemde, kendisine hayli ilginç geldiğini söyledi. Antalya'nın Manavgat ilçesinde yaşayan annesi Fatmana Uslu ile babası Ali Uslu'nun, ihtiyaçlarını karşılamak için yanlarına gittiğinde kendisine Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde bir Covid-19 hastasına uygulanan immün plazma tedavisini sorduklarını belirten Doç. Dr. Uslu, "Anne ve babama immün plazma tedavisinin ne olduğunu anlattığımda 'Oğlum buna benzer bir uygulamayı biz keçiler üzerinde eskiden uyguluyorduk' dediler. Anlattıkları bana da çok ilginç geldi" ifadelerini kullandı.
Yörük kültürünün, Türk milli kültürünün en güçlü, en dominant öğelerinden birisi olduğunu kaydeden Doç. Dr. Uslu, ''Kaybolmaya yüz tutmuş değerlerin, yüksek dağlarda muhafaza edildiği bir gerçektir. Dolayısıyla halk kültürü, hem halk hekimliği bağlamında, hem de geleneksel Türk milli kültür bağlamında korunmaya ihtiyaç duymaktadır" diye konuştu.
‘HASTALIĞI İNLEME VE SOLUNUM SIKINTISINDAN ANLIYORLARDI’
Doç. Dr. Uslu, Toroslar’da yaşayan Yörüklerin, keçi sürülerinde zaman zaman görülen bulaşıcı 'ciğer ağrısı' hastalığını, hayvanın durgunlaşması, gözlerinde çapak oluşması, solunum sıkıntısı çekmesi ve inlemesinden anladıklarını belirtti. Hastalığa karşı sağlam keçileri korumak için ölen hayvanın ya da hastalandığı için kesilen hayvanın karaciğerinin çıkarılıp, bir leğende bir süre bekletildiğini belirten Doç. Dr. Uslu, leğendeki karaciğerin kanı biraz pıhtılaşınca kalın pamuk iplikli çuvaldızın, karaciğerden geçirildiğini aktardı. Doç. Dr. Uslu, çuvaldızdaki pamuk iplik kanı emdikten sonra çıkarıldığını, ardından kanlı pamuk iplik takılı çuvaldızla keçilerin kulaklarına aşılama yapıldığını ifade etti. Doç. Dr. Uslu, ''Bir tür aşılama olan bu uygulama yavaş yavaş yapılıyormuş. Amaç, hastalık nedeniyle ölmüş hayvanın kanı ile sağlam hayvanın kanının karışması. Bu yöntem başarılı da oluyormuş. Bulaşıcı hastalığın sürüdeki diğer hayvanlara geçmesi engelleniyormuş" diye konuştu.
‘BİZ BUNA 'KAN AŞISI' DERDİK’
Doç. Dr. Uslu’nun annesi Fatmana Uslu (74), kendilerine dedelerinin öğrettiği bu uygulamayı yıllarca yaptıklarını anlatırken, ''Keçi sürülerinde ciğer ağrısı diye bir hastalık 5-10 yılda bir ortaya çıkardı. Sürüleri birbirinden korurduk. Bulaşıcı bir hastalıktı bu" dedi. Sürüden bir hayvan öldüğünde ölen hayvanın ciğerini leğene koyduklarını söyleyen Uslu, ''Sonra iğneye bir pamuk iplik takardık. Ciğerin içinden iplikli iğneyi geçirip, sonra da bu iğneyi sürüdeki sağlam hayvanların kulağından geçirirdik. Aşılanan keçinin kulağında iğne yeri biraz şişerdi. Fayda da ederdi bu yöntem. Böylece kan aşısı yapardık sürüye" diye konuştu.
‘HASTALIK YAZ AYLARINDA GÖRÜLÜRDÜ’
Doç. Dr. Uslu’nun babası Ali Uslu (76) da kendilerinin Bozahmetli Yörükleri olduklarını belirterek, yaz aylarında Manavgat’tan Konya’nın Seydişehir Yaylası’na çıktıklarını söyledi. Eşi Fatmana Uslu’nun anlattığı gibi sürülerde görülen bu bulaşıcı hastalığın adının 'ciğer ağrısı' olduğunu belirten Ali Uslu, şunları söyledi:
''Sürülerde görülen bu bulaşıcı hastalık genelde yaz aylarında ortaya çıkardı. Bir sürü diğer sürüye karışınca mutlaka hayvanlardan birbirine bulaşıyordu. Biz de aşı ile tedavi ediyorduk. O zamanki tedaviler böyleydi ama faydasını görüyorduk."