Memur Sen Antalya Temsilcisi ve Eğitim Bir Sen Şube Başkanı Mustafa Çoban, Memur Sen Konfederasyonu olarak emperyalistlerin taşeron terör örgütlerinin eliyle toza dönüştürmek istediği toprakların yeniden sahipleriyle buluşması için devletimiz tarafından gerçekleştirilen Barış Pınarı harekâtının yanında olduklarını söyledi. Çoban, “On bin kilometre öteden gelerek sözde kendi güvenliği için bölgeleri ateşe verenlerin ve ona karşı sessiz kalanların, yine onların taşeronlarının oluşturdukları güvenlik sorununu bertaraf etmek için harekete geçen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı, gerek içerideki lejyonerlerin gerekse dışarıdaki emperyalizmin aparatçığı konumundaki yapıların söylemlerinin hiçbir kıymeti ve önemi yoktur” dedi.

‘Huzur ve güven ortamına musallat oldular’

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları ile emperyalizmin oluşturmak istediği terör koridorunun önünü kesen Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik Barış Pınarı harekatı ile emperyalizmin taşeronluğunu yapan PKK/PYD terör örgütünü süpürerek bölgeyi asıl sahiplerine teslim etmeyi amaçladığını aktaran Başkan Çoban, ülkemizin Barış Pınarı harekâtını uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanarak gerçekleştirdiğini, Suriye ile 911 km sınırı olan Türkiye’nin, hemen güneyinde emperyalizmin stratejileri doğrultusunda hareket ederek huzur ve güven ortamına musallat olan taşeron terör örgütleriyle mücadelesinin uluslararası hukuktan kaynaklanan bir hak olduğunu aktardı.

‘Harekatın sınırlarını çizme çabası hadsizlik’

Eğitim Bir Sen Şube Başkanı Mustafa Çoban, Emperyalist güçlerin, Türkiye’nin rejimin ve terör örgütlerinin ürettikleri şiddet dalgası ile yurtlarını terk etmek zorunda kalan milyonlarca insan için ürettiği çözüme yönelik, kaynağı dezenformasyon olan ve yalana dayalı açıklamalarda bulunmasının hiçbir hükmü olmadığını söyledi.Çoban sözlerini şu şekilde sürdürdü: “3 milyon 600 bini aşkın mülteciyi ülkesinde barındıran Türkiye’nin yetkililerinin her zemin ve şartta “Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız” sözlerine rağmen hiçbir değeri tanımadan insanları katleden, şehirleri yerle bir ederek Suriye’yi insansızlaştıran stratejilerin emperyalist mimarlarının ve gerçekleştirdiği her sınır dışı operasyonla birlikte Türkiye’yi “işgalci” diyerek karalayanların sözleri her defasında boşa düşmektedir. Kaldı ki milletimizin de devletimizin de hafızasında Suriye; Arap’ıyla, Kürt’üyle Türkmen’iyle, Nusayrisi ve Sünnisi ile kardeşlerimizin yurdudur. Bu noktada ABD Başkanı Trump’ın, köksüz ve histerik bir söylemle Türkiye’yi ekonomi ile tehdit ederek harekâtın sınırlarını çizme çabası ancak ve ancak hadsizlik olarak değerlendirilebilir

“Dünyanın birçok bölgesini ateşe vermiş ABD’nin başkanı, “Türkiye, benim büyük ve emsalsiz bilgeliğimle sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir şey yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp ve yok edeceğim (daha önce yaptım)” diyerek ancak ve ancak nevzuhur bir anlayışın yetersizliğini ortaya koymuştur. Zira Türkiye Cumhuriyeti, her ne şartta olursa olsun, savaşta ve barışta tarihin derinliklerinden devraldığı geleneğe bağlı kalmayı azmetmiş bir devlettir. Onun için, her gittikleri yerde bozgunculuk çıkaranların, terör örgütleriyle iş tutanların, hatta terör örgütlerine binlerce TIR silah ve mühimmat yardımı yapanların tehditleri de boş hükmündedir”