Elim titredi bunu yazarken…
Hele dün bu yangını gördüğüm de ve yaşadığım da içim titredi…
Taaaa Antalya’dan çıktı dumanı…
Neresi yanıyor, neresi yanıyor derken meğerse Aksu’nun bir parça kalmış Çalkaya bölgesindeki ormanı…
Ağaçlar cayır cayır yandı…
Kuşlar, böcekler, bin bir çeşit mahlûkat…
Neyden, nerden çıktığı belli olmayan bir yangın… Bilinse o saatten sonra kime ne faydası olacak…
Saat:14.00 ‘de biz Aksu’ya geldiğimizde yayılmıştı yangın…
Müdahale desen çok az…
Merkezi arıyoruz, ekipler bölgede diyor…
Sadece belediyenin su tankı ve üzerinde yangını söndürmeye çalışan bir genç…
Yangın o kadar yayılmış ki yukarıda evlerin olduğu bölgeye ancak yetebilmiş itfaiye…
Havadan müdahale 15.34’de başladı…
Rüzgâr esti, alev arttı.
Bu kadar yangına anında müdahale edilemedi.
Sınıfta kaldık, yine her şey de olduğu gibi.
Yanan yandı, yüreğimiz, ciğerlerimiz, şimdi gel de nefes al bakalım neyle alacaksın…
Geriye ne mi kaldı?
İhtiyar teyzem avucunda bir parça toprakla, koca alevlerin üzerine atlayarak, yangını söndürmeye çalışması…
Su Tankının üstünde genç adam oruç ağzıyla, ayağında terliğiyle yangına müdahalesi…
Ellerini dizlerine vura vura bir şey yapamayan ama yangının başından da ayrılamayan ihtiyar amcamın feryadı…
Kaldı…
O yangın da her birimizden bir parça yandı…