Doğrusunu isterseniz böyle bir yazı yazmak zorunda olduğum için bile kendimi huzursuz hissediyorum. Böyle bir konunun gündem oluşturduğu, hatta gündemden hiç düşmediği bir toplumda yaşamak bazen gerçekten ağır geliyor.
Kadın, doğar, "erkek adamın erkek evlâdı" değildir. "Erkek adam"dır babası, anasıdır kız doğuran. Bilseydi böyle karşılanacağını o "erkek adam"ı baba olarak seçmek ister miydi? Seçme şansı yoktu ne yazık.
Okul çağında da fikrini soran olmadı. "Kız çocuğu okuyup da ne olacak." denildi. Öyle ya " Saçı uzun, aklı kısa"ydı onlar. Kimse bilemedi içinde kopan fırtınaları, söyleyemedi, eğdi başını, gömdü hayallerini.
Daha on üçündeydi, "Ya erde, ya yerde" olacaksın dediler. Seçme şansı bile tanımadan verdiler bir "er"e. "Karnından sıpayı, sırtından sopayı" eksik etmedi "er"i. Sustu kadın, dinleyeni yoktu ki. Belki ağladı için için, gözyaşlarını içine akıtarak, gören olmadı.
"Sanki, hiç yaşamamış gibi ölen,
Ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen" 'di onlar. "Anamız, avradımız, yarimiz" de dedik onlara. İlk fırsatta ahlaksızca sövmeyi de ihmal etmeden.
Sevdiğimiz de oldu, hatta aşk şiirleri döşedik sayfalarca belki. O'nun bizi sevip sevmediği değildi önemli olan. "Erkek adam" sevdiyse, "ya benimsin, ya toprağın" deme hakkı da vardı kuşkusuz!
Kirli siyasetimize de alet etmesek olur mu hiç? Bizim gibi düşünmüyorsa "azgın"dı, mübahtı O'na ağzımızdan salyalarımızı akıtarak sövüp saymak. Kocası da bizim gibi düşünmüyordu zaten, hapisteydi bir de. E o zaman kesin azgın"dı kadın.
"Eksik etek"ti, "elinin hamuruyla" karışmamalıydı erkek işine. Yoksa haddini bildirirdi "erkek adam"lar.
Saçından etkilenirdi "erkek"ler, giyimine dikkat etmeliydi. Yüksek sesle gülmek de yasaktı olur olmaz her yerde, tahrik olurdu "erkek"ler.
Kimi zaman itiraz edecek oldu kadın, gazetelerin üçüncü sayfaları doldu taştı. Durdu kadın, gömdü hayallerini, içine akıttı gözyaşlarını, kanıksadı belki de sınırlarını "erkek"lerin çizmesini, dövülmeyi, ana-avrat sövülmeyi...
Yazımın başında da belirttim. Bu konuda yazma gereği duymak bile ağır geldi inanın. Çözümsüz müyüz peki? Bana göre uzunca bir süreç. Biraz zor da olabilir. Ama kısaca anlatmak istesem, derdim ki, önce "erkek"ler insan olmaya çalışmalı, kafasındaki örümcek ağlarından kurtulmalı, sonra da ağzındaki salyalardan kurutmalı. Ve bırakmalı, kadın kendi adını kendisi koysun. Kimbilir, belki hepimizin adı sadece insan olur.
Biliyorum, "erkek"ler okusa da alınmayacak, "Dizini dövmemek için kızını dövmeye" devam edecekler. Kızlarını serbest bırakmayacaklar, "ya davulcuya ya zurnacıya" gönül vermesin diye.
Ben yine de tenzih edilmeyi hak edenleri tenzih ederek çağrımı tekrarlamak istiyorum. "Kadının Adı ..." noktalı yerleri kadınlar doldursun. Gazetelerin üçüncü sayfaları da boş kalır belki.
Çoook beğendim.Süha Bey in söylediklerine katılıyorum.