Bu gün 2019-2020 eğitim öğretim yılının ilk dönemini bitirdik ve çocuklarımızın "durumunu belgeleyen" karnelerini aldık, verdik.
Yaklaşık on sekiz milyon, dile kolay on sekiz milyon yürek bu gün karne heyecanını yaşadı. Kimisi sevinerek, kimisi telaşla, kimisi üzgün hatta kırgın.
Bu uyduruk "belgeler" neleri "belgeledi" bize. Tek sistemi sistemsizlik olan, siztemsizlikten beslenen "eğitim sistemimizi" mesela, sevgili velilerimizin egosunu çoğu zaman, değerli meslektaşlarının "objektif" kriterlerini...
Verdik on sekiz milyon yüreğin eline o "Çok kıymetli belge"leri. Bunları hazırlarken kaçımız düşündük o körpe yüreklerde yaratacağı fırtınaları, belki o fırtınayla kırılacak körpecik dalları.
Kimimiz de aldık elimize çocuğumuzun karnesini. Hemen ders notlarına baktık. "Oooo kimin aslanıymış bu. Hepsi pekiyi." Ya da "Ah evlâdım, sana laf anlatamadım, ne bu karnenin hali." Tabi ya, egomuz tatmin oldu ya da mahçup olacağız karne yüzünden.
Sahi merak ediyorum, karnelerde bir de davranış notları bölümü var. Öğretmen olarak kaçımız ders notlarından daha önemli olduğunu düşündük notlandırırken? Kriterlerimiz nelerdi? Kime göre doğruydu o kriterler? Velî olarak kaçımız baktık o bölüme? Hangimiz teşekkür ettik, arkadaşları ile uyumlu ve yardımsever olduğu için kuzumuza?
Okuduğu kitap sayısı bölümüne pek de önemsemeyerek işlenen rakamları gördük mü? Bazılarında çok küçüktü sayılar, tek haneli olacak kadar. Sorguladık mı biz doğru model miyiz?
Körpecik yürekleri sınav rezaletinden kurtarmak için kafa yorduk mu? Yoksa kendilerini en iyi ifade edebilecekleri alanlar olan sanat ve spor derslerini kaldırmak için mi uğraştık? Velî olarak sanat ve spor dersleri yerine sınavda soru sorulan dersleri koyan okulları mı tercih ettik meselâ?
Etmeyelim eylemeyelim, lütfen daha fazla kıymayalım elbirliğiyle. Onların sınavlar dışında, notlar dışında, o kahrolası karneler dışında nelere ihtiyaçları var?
Bence şapkamızı önümüze koyup düşünmenin zamanı geldi de geçiyor. Mutsuzlukla beslenen bir toplum yaratıyoruz hep beraber.
Bence o tertemiz yüreklere hırsı, kıskançlığı, bencilliği, telaşı, endişeyi ... değil, sevgiyi, dostluğu, paylaşmayı, mutlu olmayı aşılamaya çalışalım. Nasıl mı yaparız? Sevmekle başlayabiliriz, gerisi kendiliğinden gelir.
Bu gün ben de karne verdim. Aynı hataları ben de yaptım. Ama benim gözümde kuzularımın hepsi çok çok iyiydi. Tertemizdi yürekleri, sevgi doluydu. Ama onlar henüz çok küçüktü. Diledim ki aynı yürekle büyüsünler. Yüreği kötü olanlar bulaştıramasın zehrini onlara.
İstedim ki bol bol eğlenerek, kahkahalarla dolu bir tatilden gözleri ışıldayarak geri dönsünler. Özlemiş olarak arkadaşlarını, okulunu, belki beni de...
Her hafta olduğu gibi bu haftada merakla açtım yazınızı ,yakından takip eden ve sizin gibi öğretmen olmayı isteyen biri olarak,okudum yine yazınızı.
Malesef bu sisteme tabi tuttuğumuz kuzucuklarımız için öyle DOĞRU söylemişsinizki.