Genç nesil, “İşsizim” diyor.

Ebeveynler çocuklarımız “işsiz” diyor.

Muhalefet ülkede işsizliğin olduğunu ifade ediyor. Bazı anket firmaları yayınladığı sonuçlarda ülkede ayyuka çıkmış bir işsizlikten bahsediyor.

Ama gelin görün ki, birçok işveren de,  eleman bulamamaktan şikâyetçi. Restorancısından tutunda muhasebecisi, sanayicisi, tekstilcisi,  halcisi, pastacısı, gazetecisi, matbaacısı ve benzeri aklınıza gelebilecek her türlü meslek dalında ki her işveren, çalışacak personel bulamamaktan şikâyetçi.

O halde nerede bu işsizler?

Bu işsizlerin çoğu, rehavet peşinde. Hemen hepimizin çevresinde bulunan ve işsizlikten dolayı yakınan onlarca genç, birçok yerden iş teklifi gelmesine rağmen, teklif edilen işi beğenmiyor.

Bu tezime karşı çıkan birçok kişi diyecektir ki, “Bu gençlerin çoğu Üniversite mezunu. Şantiye, arazi işçiliği veya garson ve benzeri işlerde nasıl çalışır”

Peki sorarım size,  kaç tane üniversite mezunu, mezun olduğu dalda yeterli derece de bilgi ve birikime sahip. Hangisi özel sektör tecrübesine sahip. Hepimiz biliriz ki teori ile uygulama arasında oldukça fark var.

Ayrıca o genç üniversiteyi bitirene kadar, 4 yıl gibi bir zaman dilimi harcıyor.  Annesinden, babasından ayrı kalıyor. Para harcıyor. Ders çalışıyor. Sıla hasreti çekiyor.

Bunları niçin yapıyor?

Bir diploma almak için. Peki bu diplomayı aldı diye, uzmanlık gerektirecek bir iş bilgisine mi sahip? Buna verilecek yanıt, kocamam bir hayır. Dedim ya, teori ile uygulama arasın da oldukça büyük bir fark var.

Şimdi gelelim gerçek dünya ya. Okulunda mezun olan bir üniversiteli, kendisinin değil de, aldığı diplomanın iş yapacağını zannediyor. Bir işletmeye iş başvurusunda bulunduğunda, iş bilgisi ve birikimi olmamasına rağmen,  söylediği tek şey, “Ne kadar ücret vereceksiniz” oluyor

 Öğrencilik yılarında dahi, hayatını çalışarak daim ettiren biri olarak, bende şunu söylemek isterim, “Maaşını sen belirle, ama çalışacağın kuruma sen ne vereceksin?  Hangi bilgi ve birikiminle destek olacaksın?

Oysaki çalışmaya niyeti olanın, öncelikle hedefi olur.  “Ne kadar ücret vereceksiniz?”  sorusundan ziyade, çalışacağı kurumdan ne kadar bilgi alırımın hesabını yapar.  Çevre edinir, profesyonelleşir. Zaten bilgi ve birikime sahip olan bir personeli de, inanın hiçbir işletme bırakmaz. Kişi kurumundan ayrılmak istese bile, adeta yakasına yapışılır, ikna edilmeye çalışılır. Ayrıca hedefi ideali olan bir genç, üniversitenin ilk yıllarında eğitimini tamamlayana kadar, kafeterya köşelerinde zaman geçireceğine, yaz tatillerinde kendi mesleğiyle ilgili bir işletmede stajyer mantığıyla çalışır. Bu mantıkta üniversite eğitimini tamamlayan bir birey, isteği bir kurumda istediği maaşla çalışır, “işsizim ve iş arıyorum” demez.

Bu anlamda hedefi olmayan gençler ise, üniversite eğitimlerinden sonra tanıştıkları gerçek dünya da hüsrana uğruyor. Sıfır bilgiyle birçok hayalin peşine kapılıyor. Birçok yerden iş teklifi gelmesine rağmen, teklif edilen işi beğenmiyor. Veya mesleki bilgisi olmamasına rağmen, mesleki bilgisi olan bir bireyin aldığı ücreti talep ediyor. Emek sarf etmeden, bir yerlere gelmek istiyor. Oysaki böyle bir dünya yok. Emek sarf edilmeden, bedel ödenmeden hiçbir şeyin sahibi olamazsınız. Buna emin olun ki bugün başarılı olan her bireyin zamanın da ödediği bir bedel harcadığı bir emek vardır. Hala da ödediği bir bedel ve harcadığı bir emek var.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.