Yıl 1914, Dünya'da Büyük Savaş başladı. Diğer bir deyişle 1. Dünya Savaşı. Kaybettiği toprakları yeniden kazanma düşüncesiyle Osmanlı Devleti de savaşa katıldı ve ne yazık ki evdeki hesap çarşıya uymadı. 
    Tarih 30 Ekim 1918, Mondros Mütarekesi imzalandı. Bu aynı zamanda Osmanlı'nın teslimiyeti için atılan imzaydı. Çanakkale'de yazılan destan kazanmak için yeterli olmadı. Müttefiki olduğumuz devletlerle birlikte yenildik. 
   Takvimler 13 Kasım 1918 gününü göstermektedir. Ateşkes anlaşmasından sonra cepheden İstanbul'a dönen Mustafa Kemal, öğle saatlerinde Haydarpaşa Garı’ndan bindiği ‘Kartal’ istimbotuyla Galata’ya doğru giderken, işgal donanmasının arasından geçer. Bu geçiş sırasında yaveri Cevad Abbas’ın ağladığını gören Mustafa Kemal Paşa, büyük kararlılıkla söylediği “Geldikleri gibi giderler” sözü, Kurtuluş Savaşı’nın ilk işaret fişeğini ateşler. 
    Yaklaşık altı ay kadar İstanbul'da çeşitli toplantılar, görüşmeler vb ile hazırlıklarını tamamlayan Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a giderek Kurtuluş Savaşı'nı fiilen başlatacaktır. 
    Erzurum ve Sivas Kongreleri'nin ardından Ankara'ya gelen Temsil Heyeti, 23 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi'ni açarlar. Bu meclis hem savaşı hem ülkeyi yönetmek amacıyla kurulmuştur. 
    Yokluk içinde başlatılan Kurtuluş mücadelesi zaman zaman cesaretin kırılmasına da neden olmaktadır. Büyük önder Mustafa Kemal'e çekincelerini anlatmaya çalışanlar; O'na "Ordu yok !" dediler, "Kurulur "dedi. "Para yok !" dediler, "Bulunur" dedi. "Düşman çok !" dediler "Yenilir" dedi. 
    İşte bu şartlarda yapılan savaşta ordu kadar, para kadar, silah kadar önemli bir husus daha vardı. Manevi destek, moral... Daimi Başkomutan, büyük önder Mustafa Kemal, manevi destek ve morallerin yükseltilmesi için bir milli marşın olması gereğine yürekten inanıyordu. 
   Bu görev Maarif Vekaleti'ne (MEB) verildi. Ekim 1920'de bu amaçla ödüllü bir yarışma açıldığı duyuruldu. Aralık 1920'de başvurular sonlandırıldığında yarışmaya 724 şiir gönderilmişti. Şiirler incelenmiş, ama içlerinden hiçbiri milli marş olmaya değer bulunmamıştı. 
   O dönem Burdur milletvekili olan Mehmet Akif'e (Ersoy) bu yarışmaya katılması için çok ısrar edilmiş, ancak o ödüllü bir yarışmaya katılmayacağını belirtmişti. 5 Şubat 1921'de kendisine gönderilen özel davetten sonra fikrini değiştirmiş, ödülü kabul etmeyeceğini de belirtmiştir. Dergaha kapanıp yalnız kalarak on gün içinde, on kıta ve 41 dizeden oluşan İstiklal Marşı şiirini yazmış ve bakanlığa teslim etmiştir. 
    Şiirde şair; Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk'a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirmiştir.  Hamdul­lah Suphi Bey, Âkif'in şiirinin önce cephede asker arasında okunma­sına karar verdi. Batı Cephesi Komutanlığına gönderilen şiir, askerin beğenisini kazandı.  İstiklâl Marşı, 17 Şubat 1921 tarihinde Hâkimiyet-i Milliye ve Sebilürreşad gazetelerinde yayımlandı, on iki gün sonra ise Konya'da Öğüt gazetesinde yer aldı.

Ön elemeyi geçen yedi şiir, 12 Mart 1921'de Mustafa Kemal'in başkanlığını yaptığı Meclis oturumunda tartışmaya açıldı. Mehmet Âkif'in şiiri, Meclis kürsüsünde Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu. Şiir okunduğunda milletvekilleri büyük bir heyecana kapıldı ve diğer şiirlerin okunmasına gerek görülmedi. Bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Akif'in şiiri coşkulu alkışlarla kabul edildi.
   Şiiri mecliste en ön sırada dinleyen Mustafa Kemal, ayakta alkışlayarak beğenisini ortaya koymuştur. Atatürk: "Bu marş, bizim inkılabımızın ruhunu anlatır. İstiklal Marşı'nda davamızı anlatması bakımından büyük manası olan mısralar vardır. En beğendiğim yeri şu mısralardır. "Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, Hakkıdır hakk a tapan milletimin istiklal" Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır. Bu demektir ki efendiler, Türk'ün hürriyetine asla dokunulamaz."
   İstiklâl Marşı milli marşımız olarak kabul edilmiş, ödülü Mehmet Akif kazanmıştır. Ancak daha önce ödülü kabul etmeyeceğini belirten Milli Şair, bu ödülü yoksul kadın ve çocuklara iş öğreten Dar-ül Mesai'ye bağışlamıştır. Duygularını ifade ederken de şu sözleri sarf etmiştir. "Bu İstiklal Marşı'nı bir daha kimse yazamaz, ben de yazamam. Allah bir daha milletimize İstiklal Marşı yazdırmasın." Mehmet Akif'in şu sözünü de yazmadan geçemeyeceğim, 1936'da Mısır'dan İstanbul'a hasta dönen milli şair, muhtemelen o kuruluş yıllarında vatanın nereden nereye geldiğini gördüğünde “Görüyorum ki insanlık da Türkiye'de, hürriyet de Türkiye'de, Müslümanlık da Türkiye'de” dedikten sonra ekledi:
“Allah benim ömrümden alıp Mustafa Kemal'e versin…"
   Sevgili gençler, yarınlarımızın umudu gençler, şimdi sizden önemli bir ricam var, sınıflarınızda  bir köşe var. Şeref Köşesi. O köşede en üstte bağımsızlığımızın sembolü, onurumuz bayrağımız, ortada daimi önderimiz Atatürk, sağında bağımsızlık ve maneviyatımızın sembolü İstiklal Marşı'mız, solunda rehberimiz Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi yer almaktadır. O köşeye daha bir dikkatle, daha bir anlamaya çalışarak bakın. Şeref Köşemiz'den onur duyacaksınız.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Aybars Emre 2024-03-14 20:37:18

Çok güzel anlatım ,okudum keyif aldım mutlu günler dilerim. Aybars Emre