Ülke olarak en büyük depremi yaşadık. Bu deprem, 10 şehirde büyük yıkıma ve can kayıplarına neden oldu. Yaşanan bu büyük felaketten gereken dersi çıkartmalıyız. Güçlü bir milletiz, güçlü bir devletiz. Ne olur enkazların altında artık yaşamını yitiren insanları görmeyelim.
Bunun için riskli şehirlerde kentsel dönüşümler bir an önce yapılmalı, yaşanan felaketten gereken dersin artık çıkarılması ve radikal kararların alınması gerekir. Kentsel dönüşümde kaybedecek bir dakikamız bile yok. Bu felaketten de ders almazsak, ne zaman alacağız. Alınacak radikal kararları uygulamalıyız. İnsanların huzurla yaşayabileceği, sağlam binaları yapmamız lazım. Bunu da dönüşümle yapacağız. Başka şansımız yok. Uzmanlar bakın yine uyarıyor. İzmir depremi, İstanbul depremi yakın diyor. Bu uyarıları dikkate almalı, hemen harekete geçmeliyiz.
Ya Antalya’ya ne demeli. Uzmanlara göre Antalya 2. derece deprem bölgesi olarak sayılmakta. Fethiye-Burdur Fay Zonu, Helenik-Kıbrıs Fayı'nın Finike açıklarında uzanan bölümü, Kıbrıs Yayı'nın devamı olan Kırkkavak Fayı ve Aksu Fayı boyunca uzanan fay zonu Kemer-Isparta, Kemer-Korkuteli uzanımlı Antalya Zonu olduğu ifade ediliyor.
Bu gerçek ortadayken, isterseniz bir de binaların durumuna bakalım. Bundan 14 sene önce, yaptığımız bir televizyon programında o dönemin Antalya İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cem Oğuz’u konuk etmiştik. Deprem gerçeğini masaya yatırmıştık. Cem Oğuz, Antalya’da ki binaların çoğunluğunun canlı mezarlar olduğunu ifade etmişti. Normal kalitede yapılan bir betonarme binanın dayanma ömrünün 40 ile 50 yıl arası olduğunun altını çizen Oğuz, “Bu gerçek ortadayken, yapı denetim yasasından önce yapılan binaların çoğu, deniz kumuyla yapıldı. Deniz kumuyla yapılan binaların dayanma ömrü daha kısa. Yani 40- 50 yıldan daha kısa. Ayrıca bu binaların çoğu yapı denetim yasasından önce yapılan binalar. Demir kalitesi, kullanılan malzemelerin araştırması gerekir. Acil önlemler alınmadığı taktirde Antalya felaketi yaşayabilir” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
Bunun akabinde yapı denetim yasasından sonra yapılan binaların durumu ile ilgili sorulan soruya, o binaların durumunun da tartışılır olduğunu ifade etmişti. Buna gerekçe olarak, yapılması gereken denetimlerin pek sağlıklı olmadığını söylemişti.
Sayın Oğuz, canlı yayında o gün bu açıklamaları yaparken, hemen gözümün önünde, Güllük, Dokuma, Bahçelievler, Memurevleri ve benzeri birçok mahalle ve semt geçti film şeridi gibi. Çünkü o zaman bile bu mahallelerde yapılan binaların çoğu, 30 sene önce yapılan binalardı. Ve yapı denetim yasasından önce yapılmıştı. Üzerinden nerdeyse 14 sene gibi bir zaman dilimi geçti. Bu binalar hala yerinde duruyor. En acısı da bugüne kadar hiçbir önlem alınmadı. Merak ediyorum gerekli önlemin alınması için bir felaketin yaşanması mı gerekiyor? Hayatımız bu kadar ucuz olmamalı! Felaketler kaderimiz olmamalı!
Allah’a şükürler olsun ki, bugün sınırları kapatsak bile kendi öz kaynaklarıyla kendisini muhafaza eden cennet vatan bir ülkede yaşıyoruz. Ama bu coğrafyanın bir deprem gerçeği de var. Önlem adı altında ne gerekiyorsa yapılmalı. Bir yıl boyunca ülke olarak çadırda mı kalacağız, gelin hep beraber çadırda kalalım. Ama bir yıl içeresinde bütün binaları, enkazları ortadan kaldıralım. Yepyeni bir bakış açısıyla, radikal kararlar almalıyız.