Bugün uzayda dolaşıp, bir asteroitte oturup yıldızları saymak ister miydiniz? Kulağa çılgınca geliyor değil mi?(!)

Beynimizdeki 6 milyar nörona bakıp, bağırsak beynimizin bize neler yaptırdığını Dr. Serkan Karaismailoğlu’nun kitaplarında arayıp, içinde bulunduğumuz üç ayların feyziyle yaşamını sadece mutlak gerçeklik için çalışan iki önemli değeri: benim dünyamın “Şems-i ve Mevlanası” nı bu yazıda buluşturarak; yıldız/gezegen saatlerinde dinlenip;

İnsan bedeninin gelecekte 6G cihazlarına nasıl güç sağlayacağına kadar ışık hızında bir yolculuğa çıkarmak istiyorum sizi.

Bu yazıyı bir teorik fizikçi olarak yazmayı ne çok isterdim. Teleskopla bakıp yıldızımın ışığıyla mavi

Gezegenimize ne kadar uzakta olduğunu yazıyor olurdum, muhtemelen...

Evrenimiz hakkında öğrenilecek neler vardır? Seyretmenin ötesinde anlaşılacak bir şey var mı? Ciddi düşünürsek evrende böyle bir yolculuk mümkün mü?

Stephan Hawking öğrencisi olan, teorik fizikçi Christophe Galfard "Evren Avucumda" kitabında sorularımızın yanıtını veriyor.: "son sorunun yanıtı basit: Sadece bedeninizle ya da bir uzay gemisiyle, hayır; mümkün değil. Bildiğimiz kadarıyla uzay ve zamanda ZİHNİMİZ dışında herhangi bir şekilde yolculuk yapmanız -şimdilik- imkânsız. Herhangi türde bir bilgi taşıyan hiçbir şey IŞIK hızından hızlı yol alamaz."

Yani uzayı, yıldızları, güneşi anlamak için tek araç ışık.

“Her şeyin evrimine hükmeden bir yasa var mı?" Bu sorunun yanıtını ancak meraklı zihinler araştırıp bulabilir.

Benim bu kitaptan çıkardığım sonuç ise:

“Güneş’ten gelen ışığın aramızdaki 150 milyon kilometrelik mesafeyi kat etmesi SEKİZ DAKiKA YİRMİ SANİYE sürmesi. Yani sekiz dakika yirmi saniye önceki halini görüyoruz. Hiçbir zaman şimdiki halini görme şansımız yok. Hiçbir zaman bizim onu gördüğümüz gibi de değildir, hatta onu gördüğümüz yerden 117.300kilometre ilerler.” Buda demek oluyor ki Mavi Gezegenimizde bütün gerçeğimiz, sadece bir yansıma….

Uzayda dolaşmak şu anki teknolojiyle bile mümkün olmayabilir fakat her gün yeni bir bilgiye sahip olma imkânımız var.

Her insan, 6 milyon nöron bulunan 1+1 yarı küreye sahip, beynimiz…

Beyin deyince aklıma hemen Dr. Serkan Karaismailoğlu geliyor, çocukluğunda eve gelen komşuların annesine "bugün beyin için ne yaptın?"(yani ne yemek yaptın eşine) sorusunu biraz yanlış anlamış, biraz mı?(!)Tamamen yanlış anlamış ve her gün beyin için araştırma yapıp yeni bir bilgiyle büyümüş" çocukluğunda soran olmamış olabilir fakat şimdi beynine ne yaptığını anlamaya başlıyoruz ve her gün yeni bir bilgiyle zihnimizde farklı bir pencere açabiliyor.

Doktorasını Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı'nda yapmış ve halen aynı kurumda beyin için çalışıyor.

Kitaplarıyla ve sosyal medya aracılığıyla aktif bir şekilde bilgisini paylaşmaya devam ediyor.

İyi ki de yanlış anlamış, şu an elimde bulunan kitabını okuyamayacaktım. “Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum” kitabında benim özetle çıkardığım ders 30trilyon hücremiz varsa 40trilyon da bağırsaklarımızda mikroorganizmalar yaşıyor. Bağırsak beynimizin bizi kontrol etmemesi kararlarımızı belirlememesi için ve beynimizi akılcı kullanabilmek için yediğimiz, içtiğimiz her şeye dikkat etmek gerekiyor, tabi sadece bununla da sınırlı değil…ve yazar kitabın başında önemli bir info veriyor: “NE YERSEN, OSUN…” (!)

Beyin=6 Milyon Nöron. Eşsiz bir varlık insanoğlu. Doğuştan her birimize farklı yüklenmiş programlara sahibiz. Bu programı aktifleştirmekte, köreltmekte bizim elimizde.

İrade sıfatı sadece insanda var irademizi güçlendirdikçe sahip olduğumuz yetenekleri gün yüzüne çıkara biliriz. Okumak ve araştırmak gerekiyor. Bilgi bir sonraki bilgiye alan açıyor ve siz merak ettiğiniz konuyu araştırdıkça yeni, daha gizemli kapıları da aralayabiliyorsunuz.

Bazen de hiç ummadığınız bir anda biriyle yolunuz kesişir size bilgi hiç ummadığınız bir anda, hiç beklemediğiniz bir ortamda da gelebilir. Ön yargısız bakıp, bilgiyi alıp kendi boyutunuzda sonuca varmadan araştırma yapmanız daha çok bilgi ve kapı açacaktır. Yıllar önce böyle biriyle yolum kesişti. Net, akılcı konuşan, üstün bir bilgiye ve anlatıma sahip tanıdığım en üst beyin diyebileceğim üç kişi oldu. 1. Sırada ki tamamen “Holografik Gerçeklik” üzerine yoğunlaşmış, çağımızın uyarıcı, en akılcı düşünürü, yazarı: Bilgisini, kitaplarını maddi bir karşılık beklemeden okuyucusuyla paylaşıyor. (Bir gazete haberini izinsiz alıp kendi gazeteniz de yayınladığınızda haberin içeriği çok sıradan olsa bile yüksek meblağlar ödemek gerekir. Bildiğiniz gibi telif hakkı vardır.) 25 yıl önceydi bir gazetenin yarım sayfasına oldukça emek verip, araştırarak yazılmış bir köşe yazısı ilişti gözüme Yazar Ahmed Hulusi, yazısının sonuna bir not düşmüştü: “telif hakkı yoktur. İsteyen aslına sadık kalarak ve kaynak belirterek çoğalta bilir, yayınlayabilir, paylaşabilir.” (Bu cümle bütün kitaplarında da yazıyor.) Çok etkileyici bir andı benim için… Ve şöyle bir cümle de var kitaplarında “hazırlayanın, ebeden parayla satılmasına izin ve rızası yoktur.” En sevdiğim cümlesi ise: ”Bu metin yalnızca Allah kuluna bahşedilmiş bakış açısından Kuran’a açılan bir penceredir. Bu pencereden görünenlerin bir kısmının sizlere yansımasıdır.” Ve tabi bir de “Dün duyduğun, okuduğun bilgi, bugün, dün yapamadığın bir şeyi başartmıyorsa, hüsrandasın; dedikoduda!!” Sadece kargo masrafını ödeyerek bir hazineye sahip olabilirsiniz, yazarın bütün kitapları şu an kitaplığımda, sonuç: bilgi de kişinin nasibi, kısmeti kadar…! Bir an gelir hayat size mucizevi kapılar açar, siz perdeli olup o kapının ardındaki ışığı göremezsiniz. Kapıyı çalarsınız size sonuna kadar açılır fakat asıl maharet o kapıda durabilmektir.

Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi:

“Bu kapıdan kol ve kanat kırılmadan geçilmez;

Eşten, dosttan, sevgiliden ayrılmadan geçilmez.

İçeride bir has oda, yeri samur döşeli;

Bu odadan gelsin diye çağrılmadan geçilmez.

Eti zehir, yağı, zehir, balı zehir dünyada,

Bütün fani lezzetlere darılmadan geçilmez.

Varlık niçin, yokluk nasıl, yasamak ne, top yekun?

Akli yele salıverip çıldırmadan geçilmez.

Kayalık boğazlarda yön arayan bir gemi;

Usta kaptan kılavuza varılmadan geçilmez.

Ne okudun ne öğrendin ne bildinse berhava;

Yer çökmeden, gök iki sak yarılmadan geçilmez.

Geçitlerin, kilitlerin yalnız Onda şifresi;

İşte, işte o eteğe sarılmadan geçilmez!”

Benim algıma göre kesinlikle bu sıralamada ikinci olan üst beyin, birçok alanda olduğu gibi astroloji konusunda da oldukça donanımlı olan büyüğümüz; Oktay Yıldırım. Tam bir yıl önce bugün (31 Ocak) aramızdan seçildi, 58 yaşında Corona’dan ebedi hayatına geçiş yaptı. (Zihnimize bir demek gül bıraktı) Hasretle, saygıyla ve minnetle anıyorum.

Tam olarak diyebilirim ki bağırsak beynini kontrol altına alabilen biriydi. Hayatınızda kaç kişi sizin içinizden geçenleri duyup, cevap verdi? Bilimsel olarak da açıklandı bu durum.

Bir sohbetimizde A4 kâğıtta bazı simgeler ve yanında saat dilimleri olan, duvarda föy dosya içinde asılı bir şey dikkatimi çekti: “bu nedir? “Diye sordum “takvim”(!) -

“ama Oktay abi bu takvimde yıl yok! “14 yıl önce, on yıldan beri aynı takvimi kullanıyordu ve o takvim hala evinde aynı yerde asılı duruyor, yıldız/gezegen saatleri. Şimdi telefonlarımıza indirilecek uygulamalar var.

Bütün gününü o saatlere göre planlamak gerçekten çok faydalı.”

Ben denedim hâlâ da uygulamaya gayret ediyorum. Oktay Yıldırım’ın ifadelerinden özetle, sizinle paylaşmak istiyorum.

Güneş (Şems)saati: Öz güvenin yükseldiği, organizasyonlar, iş görüşmeleri için uygun fakat trafiğe çıkmak için uygun bir saat değildir.

Merkür (Utarit) saati: Zekâ, mantık ve akıl güçlendirici bir enerji verir.

Satürn (Zuhal) saati: Ani karamsarlık, iyi hissetmeme hali bu saatte olur. Elinizde uzun süredir bitiremediğiniz bir iş varsa mutlaka bu saatte başlamış olmalısınız.

Ay (Kamer)saati: En pozitif enerji veren saattir. Kolay ve hızlı olur başladığınız işler.

Jüpiter (Müşteri) saati: Şans gerektiren işler için uygundur. Uzmanların önerisi: "yolculukları, Ay ve Merkür saatine denk getiremiyorsanız mutlaka Jüpiter saatine denk getirmelisiniz."

Venüs (Zühre) saati: Sevgi, aşk ve keyifli duyguların nüksettiği bir saattir. Bunları hissetmenin de ifade edebilmenin de kolaylaştığını hissedeceğiniz bir saattir.

Müzik, eğlenceli toplantılar, hoş zamanlar için ve estetik, güzellik; alışveriş için de uygundur.

Astrolog Şifa Avcın’ ın ifadeleriyle,

Mars Saati:

Mars saatleri ve Mars günleri; şiddet, kavga, acelecilik ve sert tartışmalar artar. Trafik kazaları, sokak kavgaları, yangınlar, yaralanmalar, ihanetler Mars saatlerinde daha sık rastlanır,

etkili olduğu başka bir saatte cuma günü sela vaktidir.”

Cuma günü sela vakti Camiye gidemeyecek durumdaysanız bazı dualarla tehlikelerden koruna bileceğimiz belirtiliyor.

“Mars Gününün ve saatlerinin olumlu etkileri de vardır. Cesaretin verdiği güçle, zorlukları yenersiniz. Doktorluk, ameliyatlık işleriniz varsa cesaretiniz artar. Sporla, avcılıkla, yarışmalarla ilgili uğraşlarınız varsa, bu uğraşlarınızdan büyük bir başarı sağlarsınız.”

Hayatımızı bu saatlere göre planlayabilsek çok daha başarılı ve mutlu oluruz.

Günümüzü en azından bu saatlere göre yönete bilsek çok faydası olur, zararı olmaz. Zamanınızın kontrolü sizin yönetimimizde olması iyi bir durum, ben sadece önere bilirim, 27 asırdan beri var olan, bilimsel olarak da kanıtlanan bu saatleri neden hayatımıza oturtmayalım?

“Tedbirle takdiri değiştiremezsiniz fakat, takdirde var ise tedbir alır ve böylece de kazayı geri çevirmiş olursunuz” A.H.

Biz daha gezegen saatlerinin doğruluğunu tartışırken Aylin Er'in bir çevirisi dikkatimi çekti: "İNSAN BEDENİ ŞARJ DEĞİL, ANTEN OLARAK KULLANILABİLİR”

Massachusetts Amherest Üniversitesinde bir araştırma ekibi insan bedeninin atık, boşa harcanan enerjiyi toplama özelliğinden dolayı gelecekte 6G teknolojisiyle kullanılan cihazlara güç sağlamada yararlı olabileceğini tespit ettiler. Bu konuda vücudumuz fazlasıyla başarılı görünüyor. 5G ile başlaması beklenen nesnelerin interneti (loT) çağı, daha da fazla sayıda cihazın sensörün devreye girmesi beklenen yeni bir aşamaya girecek. Sebebi, 6G'deki daha yüksek iletişim hızları, bir tür kablosuz fiber ağ olan Visible Light Communication’ın (VLC) geliştirilmesi nedeniyle tahmin edilmektedir. Bilgi aktarımı söz konusu olduğunda VLC, ışık yayan diyotlardan (LED) gelen ışığı kullanması dışında radyo sinyallerine benzer şekilde çalışır. Umass Amherst’te bilgi ve bilgisayar bilimleri profesörü Jie Xiong, basın bülteninde bir LED’in saniyede bir milyon kez açılıp kapanma yeteneğine sahip olduğunu açıklıyor.

Evlerimiz, ofislerimiz, sokaklarımız ve araçlarımız LED’lerle aydınlatıldığında bu teknolojiyi uygulayabilecek mevcut bir alt yapıya sahibiz. Kamerası olan her şey, akıllı telefon, tablet veya dizüstü bilgisayar alıcı olabiliyor. İlginç bir şekilde bu LED’( lifeboatha / status)’ler ayrıca bir enerji sızıntısı olan yan kanal radyo frekansı (RF) veya radyo dalgaları yayar ve VLC cihazlarının çalışması için toplanabilir.

Böylece Xiong ve ekibi, bu sızan enerjiyi toplayabilecek bir anten tasarlamak için yola çıktı.”

Işık ve ses kadar en hızlı erişim sağlayan zihninize iyi bakın ve lütfen hayallerinizden vazgeçmeyin….

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.