Bu serzenişim İYİ Parti Aksu İlçe Başkanı Recep Bal’a. Ama esas konu ya geçmeden önce, hem birkaç hatırlatmada bulunacağım, hem de bir iki söyleme de cevap vereceğim.
Bilindiği üzere geçen hafta, İYİ Parti Aksu Belediye Meclis Üyesi ve aynı zamanda Grup Sözcüsü Gökhan Kaplan’a hitaben, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştım. O yazı da, insanlar yakın temas içinde bulunduğu kimseden etkilenir manasında kullanılan bir atasözü olan, “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözünü hatırlatarak, toplumun sözcüsü olanlarında, buna oldukça dikkat etmeleri gerektiğini ifade etmiştim.
Nedeniyse, Kaplan’ın son zamanda beraber hareket ettiği kişinin geçmişinde, insanlığa sığmayan oldukça çirkinlikleri barındırmasıydı. Hatta yazımda, o kişinin yaptığı birçok çirkinliği de sıralamıştım.
Derken hemen akabinde İYİ Parti Sözcüsü Kaplan, sosyal medya sayfası üzerinden, bana “Kıymetli Ergin Çevik” ile başlayan bir cevap verdi. Yazıda tenkitlerim için teşekkür eden Kaplan, devamında , “Yazınızı okuduğumda aranızda husumet bulunan başka bir kişiyle alakalı adımı kullandığınızı, kendi aranızda ki problemi benim üzerimden anlatmaya çalıştığınızı üzülerek görmüş bulunuyorum” şeklinde ifadelerde bulunmuş. Ayrıca, taciz iddialarında bulunan genç bir kadının söylemlerini sayfama taşımadığımı da eleştirmiş.
Buraya kadar her şey normal. Çünkü ortada benim yaptığım bir eleştiri var. Nasıl ki etik ölçülerde eleştiriyorsam, eleştiriye maruz kalan bir bireyin de, eleştiriye cevap vermesi bir o kadar doğal. Bu cevap yerine göre birçok siyasetçiye has olan gündem saptırmayla veya yerine göre de sorulara doğru cevaplarla olur. Bir gazeteci olarak ikisi ne de alışığım. Çünkü meslek yaşantım boyunca bu cevap şekliyle çok kere karşılaştım. Haklı cevapların noktasına virgülüne dokunmadan yazdığım gibi, demagoji içeren söylemleri sonuna kadar irdeledim, ta ki doğru cevabı alana kadar. Kaplan’a hitaben yazdığım yazı da, verilen lafebeliği içerikli cevapta olduğu gibi.
Kaplan, son zamanlarda yakın dostluk kurduğu, geçmişi karanlık silsilelerle dolu olan ve bir zamanların çantacısı ile benim aramda husumet olduğundan bahsetmiş. Bu demagoji değil de nedir?
Ben malum kişinin açık aleni tehdit, şantaj ve tacizlerinden bahsederken, Kaplan kardeşimde husumetiniz var diyor.
Ben tacizci bir bireyin zeytinyağı gibi su yüzüne çıkıp, tacizden bahsetmesine bir anlam veremediği mi ifade ederken, Kaplan kardeşimde, tacize maruz kaldığı ifade edilen bir kadının neden tacizine duyarsız kaldığımı ifade ediyor. Vallahi de pes, billahi de pes.
Bak Kaplan Kardeşim, yıllardır bu mesleği icra ediyorum. Etik gazetecilik yapan bir birey eline bir bilgi belge geçmişse, bunu habercilik etiği ölçülerinde yazmalı ve gündeme getirmeli. Bunun yolu önce anonslarla olmamalı. Kaldı ki, tacize maruz kaldığını ifade edilen hanımefendi, işini etik ölçülerde yapan o kadar gazeteci varken, neden o kapıları çalmamışta, geçmişi çirkinliklerle dolu olan bir kişinin kapısını çalmış. Bu soruyu sormakta benim en doğal hakkım. Kaldı ki bu işin yasası var, hukuku var. Ayrıca yine iddialara göre, bu hanımefendi aylarca birilerinden ve kurumdan nemalanırken, neden bu serzenişlerini dışa vurmamış. Öküz ölünce mi ortaklık bitmiş. Şayet iddiaları doğruysa, ortaklık devam ettiği sürece yapılan tacizleri mubah olarak mı görmüş? Sen hiç bunları kendine ve ona sordun mu?
Bak Kaplan kardeşim, buradan birilerini savunmuyorum ve savunmamda. Yaşın genç, ayrıca önü açık bir siyasetçisin. Seni severim de, bunu sen de biliyorsun. Ama tehlikeli sularda yüzüyorsun. Sana dostane tavsiyem, geleceğin için gittiğin yol yol değil. Hayatı çakallıklarla dolu olan biri ve birileriyle alacağın yolda, her türlü karanlıklarla karşılaşabilirsin. O yılan bir gün döner seni de ısırır. O ısırığın nereden geldiğinin farkına bile varmazsın. O zaman iş işten geçmiş olur. Uyarıları dikkate alıp almamakla özgürsün. Benim ki sadece dostane öneriler…
Gelelim İlçe Başkanı Bal’a…
Kaplan’ın paylaşımına İYİ Parti Aksu İlçe Başkanı Recep Bal’da “Bir atasözü de ben söyleyeyim bari köşe yazısına istinaden (dinime söven Müslüman olsa bari ) kişi kendisinden bilsin işi” şeklinde bir yorum yazmış.
Buna da söylenecek tek şey var, o da gerçekten “Eğitim şart” sözü. Ama bununla kalamayacağım. Tabi ki seviyeyi düşürmeden.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, toplum yöneticileri duruşları ve tutumlarıyla birer örnek olma niteliğini taşır. Giyim, kuşam, yürüyüş, konuşma, yaşam biçimi, uğraş konuları, çalışma alanları vb. birçok şeyi sıralayabiliriz. Sende iktidara oynayan bir partinin İlçe başkanısın. Belki konumunun farkında değilsin, ama ben bunun farkındayım. Ve farkı da sana hatırlatmayı mesleğimin gereği olarak görüyorum. Bundan dolayıdır ki, ağırlığını bilerek hareket etmeni bir dost olarak öneriyorum.
Sırf bir hareket olsun diye, hareket etme. O yüzden bir önceki yazımı lütfen anlayarak bir daha oku. Şayet okursan ve okuduğunu anlarsan, yazdığın yorumun ne kadar gereksiz olduğunu göreceksin. Kaplan’a verdiğim cevapta ki, ben geçmişi karalıklarla dolu bir insanın çirkinliklerini ifade ederken, sen “Dinime küfür eden Müslüman olsa bari, kişi kendinden bilir işi” diye yorum yazıyorsun.
Sormak isterim, şimdiye kadar kaç kişiyi taciz ettim? Kimi tehdit ettim? Hangi kadını evlilik vaadiyle kandırdım? Kimin parasına çöreklendim? Neyin çantacılığını yaptım? Kimin belden aşağısıyla ilgilenerek tehditlerde bulundum? Hangi yüz kızartıcı suçu işledim? Hangi cinsel içerikli işler içerisinde bulundum?
Buradan açık aleni bir şekilde sesleniyorum, benle ilgili bildiğin bir şey varsa bana söyle. Bu sayfadan ayrıca yazmayan namerttir. Kapım her zaman açık. Telefonum da hakeza. Allah’a şükür ben abdestimden eminim. Merdim ve her zamanda dik durdum. Bu kentte birçok bedeller ödedim. Halada ödemeye hazırım. O yüzden sen ol, sana yakışmayacak söylemlerle, farklı algılar oluşturma. Senden tek ricam budur.