Hep söylerim hakkıyla gazetecilik mesleğini icra etmek oldukça zor diye.  Ağzınızla kuş tutsanız dahi kimseye yaranamazsınız. Herkesin bir beklentisi olur sizden. Adeta bu beklentileri karşılamakla mükellefsinizdir. Herkesin sesi soluğu olma zorunluluğu üzerinize yapıştırılır. Bazen, bazıları adeta sizi bir maşa olarak kullanmaya çalışır. Bunu da kendisinde hak olarak görür. 

Hani gazetecisiniz ya, sizin ne bir nefes, ne bir duraksama, nede bir düşünme hakkınız olur bazıları için. Bedelin en büyüğünü sizin ödemenizi isterler. Gazeteci yazmalı, gazeteci birilerinin menfaati doğrultusunda hareket etmeli. Tek tabanca olmalı. Cebinden parasını harcamalı. Amme hizmeti yapmalı. Ve benzeri çok şeyi bazılarını mutlu etmek için yapmalı. Bunların birini yapmadığınız taktirde insafsızca dar ağacına asılırsınız birileri tarafından. Hemen taraf olmuşsunuzdur o birileri tarafından.

Oysaki, tüm meslek gruplarında olduğu gibi hakkıyla gazetecilik mesleğini icra edenlerde insanlardan oluşur. İnsani özelliği taşıyan bireyler, nefes alır, düşünür, hata yapar, kendi duygu ve hisleri doğrultusunda hareket eder. Bunun aksi hali fıtrata ters bir durum olur.

Bu kısa detaylardan sonra gelelim konumuza. Son zamanlarda bir taraf olma algısı dillerde. Özellikle bu algıları ortaya atanlar, attıkları adımlarla bukalemun gibi her an değişkenliklerini ortaya koyanlar. Bir bakmışınız bunlardan birileri, bir gün A partisinde siyaset yapmış, o partide siyaset yaptığı süre içerisinde kendi menfaati dahilinde partisinin yaptığı icraatlar yanlışsa da kabullenmiş. Ne zaman ki, menfaat bitmiş, bir bakmışsın, başka partide. Orada ki sürede kişisel menfaatleri bitene kadar. Yine bambaşka biri parti. Yine bir diğeri B partisinde siyaset yapmış, menfaatleri doğrultusunda belli bir süre kalmış, ne zamanki bireysel menfaat bitmiş, parti üzerine parti değiştirmiş. Hatta öyle zaman gelmiş ki, seçim süreçlerinde eleştirdiği partilere tekrar dönüş yapmak için akla hayale gelmeyen yollar çizmiş. Buna benzer birçok örneği sıralayabiliriz. Attığı adımlarda kent ve millet menfaati var mı? Kocaman bir hayır. Ne var ortada, bireysel menfaat. Yanlış anlaşılmasın, bu tür bireyler, sırf Aksu’yla sınırlı değil, birçok yerde bu tür bireylerle karşılaşıyoruz.

Şimdi bu tür düşünce de olan bireyler, ‘sütten çıkmış ak kaşık’ gibi, etiklikten bahsediyor. Toplum menfaat için hareket ettiklerini her platforma dile getiriyorlar. Ve bu bukalemun gibi değişkenliklerini normal karşılayıp, bizleri taraf olarak lanse ediyorlar. Varsınlar etsinler, canları sağ olsun. Bizlerin kent menfaatleri doğrultusunda ne tür bedeller ödediğimiz ortada. Bir taraftan taraf olduğumuzda ortada. Bugüne kadar yaptığımız her türlü haberleri her zaman etik süzgeçten geçirdik. Hiçbir zaman tehdit ve şantaj mantığıyla hareket etmedik. Kişilerin özel yaşantısını irdelemedik. Samimi olarak bize bir adım atana onlarca adım yaklaştık. Milletin derdiyle dertlendik. Kişisel menfaatler peşinden koşmadık. Hakkımız olmayanı kimseden istemedik. Önce insan sonra gazeteci olduğumuzu her platformda dile getirdik. Ve bu doğrultuda haberlerimizi yazdık. Bunların yanı sıra kişilerin bireysel kavgalarının içerisine girmeyeceğimize dair kararlar aldık. Daha çok şeyi sıralayabiliriz. Bizim taraf olmamız bu detaylardan geliyor. O yüzden sormak isterim, değişkenlik sergileyenlere, “neye göre taraf.”     

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.