Semih ERSÖZLER/ ANTALYA (DHA)
Antalya'da koronavirüs hastalarının tedavisi için 16'sı kamu, 2'si üniversite, 28'i özel olmak üzere toplam 46 hastanede sağlık çalışanları 24 saat durmaksızın mücadele ediyor. Geçen haftalarda vaka oranının iki kat artış gösterdiği kentte yoğun bakım doluluk oranı da yüzde 71'e ulaşmıştı. Artışla birlikte Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki koronavirüs hastalarının tedavi edildiği yoğun bakım sayısı da 6'ya çıkarıldı. Covid yoğun bakım servislerinde sağlık çalışanlarının zorlu mesaileri DHA tarafından görüntülendi. Yoğun bakımda aralarında 30'lu yaşlardaki ve hiçbir kronik rahatsızlığı bulunmayan koronavirüs hastalarının olduğu görüldü.
Test sonucu pozitif çıkan ve tedavilerinin hastanede devam etmesi gereken hastalar önce servislere alınıyor. Sağlık durumu kötüye giden ve oksijen desteği gereken hastaların tedavilerine ise yoğun bakımlarda devam ediliyor. Ölüm oranının servislere göre yüksek olduğu yoğun bakımda hastaların tedavileri ortalama 20- 25 gün sürüyor. Hastalar çoğu zaman son isteklerini yanlarında olan sağlık çalışanlarına söyleyebiliyor.
'DOLULUK ORANI OLDUKÇA YÜKSEK'
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi yoğun bakım sorumlusu Doç. Dr. Nilgün Kavrut Öztürk, oldukça yoğun geçen bir tempoda çalıştıklarını söyledi. Pandemi döneminin başında koronavirüs hastaları için 1 yoğun bakım ayırdıklarını, ancak bunun yeterli olmadığını belirten Doç. Dr. Öztürk, “Hasta sayısındaki artışla birlikte, tedbir olarak açtıklarımızla toplam 6 yoğun bakımla hizmet veriyoruz. Şu anda yoğun bakım taleplerini karşılayabiliyoruz ancak yatak sayısını artırmamıza rağmen doluluk oranımız oldukça yüksek" dedi.
'HASTALAR İÇİN SIKINTILI SÜRECİN BAŞLANGICI'
Hastaların bazılarının yoğun bakımda tedaviyle iyileşebildiğini belirten Doç. Dr. Öztürk, “Servislerde tedavinin yetersiz kaldığı durumlarda hastalarımızı artık yoğun bakıma almak durumunda kalıyoruz. Buradaki tedaviler hastalar için sıkıntılı bir sürecin başlangıcı anlamına geliyor. Hastalarımızın bir kısmı tedaviyle iyileşirken bir kısmı da soluk borularına bir tüpün yerleştirilmesi ve mekanik ventilatör cihazına bağlanmak durumunda kalıyorlar. Burası 6 yoğun bakımımızdan birisi. Yatan hastalarımızın ikisi ECMO cihazına bağlı diğer hastalarımızın tamamı entübe durumda" diye konuştu.
'ENTÜBE OLANLARI İZLİYORUZ'
Vaka sayıları arttıkça yoğun bakımlara daha ağır hastaları almak durumunda kaldıklarını söyleyen Doç. Dr. Nilgün Kavrut Öztürk, şöyle konuştu:
“Pandeminin başında servislerde yatan hastalarımız biraz daha iyi durumdaki hastalarken, şu an neredeyse çoğunluğu entübe ihtiyacı olan hastalarımız. Hastaların yoğun bakımdaki tedavileri ortalama 20- 25 gün sürüyor. Sohbet ederek buraya aldığımız hastaların bir kısmı taburcu oluyor, bir kısmı kötüleşiyor."
'ÖLÜM ORANI SERVİSLERE GÖRE YÜKSEK'
Yoğun bakımlardaki tedavi sürecinin hasta ve kendileri için zorlayıcı olduğunu belirten Doç. Dr. Öztürk, “Yoğun bakım, hastalığın ileri evrelerindeki hastaların alındığı bir merkez olduğu için ölüm oranları da servislere göre oldukça yüksek oluyor. Özellikle entübasyon ve mekanik ventilatör ihtiyacı olan hastalarda iyileşme oranı biraz daha düşük olabiliyor. Biz bu süreçte elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Bir kısımda daha ileri tedavi destekleri oluşabiliyor" diye konuştu.
'HASTALAR ÖLÜM KORKUSU YAŞIYORLAR'
En büyük mutluluklarının hastanın tedavi sonrası yürüyerek taburcu olması olduğunu söyleyen yoğun bakım sorumlusu Doç. Dr. Öztürk, “Entübe etmek durumunda kaldığımız hastalara öncesinden, uyutacağımızı ve soluk borularına bir tüp yerleştireceğimizi söylüyoruz. Hastalarımız bu aşamada ciddi ölüm korkusu yaşıyor. Hastalarla aramızda duygusal bir bağ kuruyoruz. Bir kısmı o sırada son isteklerini söylüyorlar. Ailelerinden kimse yanında olamazken, yanlarında olan kişi bizler oluyoruz. Bu bizim için de oldukça ağır bir psikolojik yük oluyor. 75 gün yatan ve daha sonra kaybettiğimiz hastalarımız oldu. Bu süreçte en büyük mutluluğumuz buradan bir hastanın yürüyerek çıkması oluyor" şeklinde konuştu.
'YÜZDE 90'I YAKIN ÇEVRESİNDEN KAPIYOR'
Vaka sayılarındaki artışla paralel olarak sağlık çalışanlarındaki pozitif oranının da arttığını belirten Doç. Dr. Nilgün Kavrut Öztürk, “Biz her gün kendi arkadaşlarımızdan bir hemşire, bir doktorun hasta olduğu haberini alıyoruz. Onların ve yakınlarının bazılarını burada tedavi ettiğimiz zamanlar oldu. Bunlar da bizim için ağır bir yük oluşturuyor. Hastaların yaklaşık yüzde 90'ı yakın çevresinden hastalığı kapıyor. Ailelerinden, iş arkadaşlarından, iş yerinden hastalığı kaptıklarını anlatıyorlar. Tedbirlere uymadıklarını bu nedenle kaptıklarını söylüyorlar" diye konuştu.
'KENDİ NEFES ALABİLEN HASTAMIZ YOK'
Yoğun bakımda görev yapan Dr. Mustafa Deniz Sarı, “Burası çok yoğun ve hepimiz büyük bir özveriyle çalışıyoruz. Sadece öğle yemeklerinde oturmaya zaman bulabiliyoruz. Hastaları anlık olarak takip etmek durumundayız. Pandemi ilk başladığı süreçte eşim ve çocuğumdan ayrı bir evde kaldım. 4 ay kadar ailemi göremedim. Bu süreç herkes için zorlu bir süreç. Buradaki çalışanlar insanüstü bir emek veriyor. Vatandaşlarımızın da buradaki çalışma temposunu görüp biraz daha dikkatli olmaları gerekiyor. Son dönemde yoğun bakıma gelen hastaların durumu çok ağır. Şu an buradaki 7 hastamız da cihaza bağlı, kendi soluk alıp verebilen hastamız yok" dedi.