Geçen hafta facebook’ta gezinirken Aksu Ak Parti Eski İlçe Başkanı Mehmet Akif Ordu beyefendinin bir paylaşımını okudum, çok beğendiğim ve sizlerle paylaşmak istedim.

Mektubu okurken şunu düşündüm. İnsan çocuğuna ancak bu kadar anlamlı ve yaşamın kazanılacak taraflarını bırakabilir. Bir ebeveynin evladına bırakabileceği en manevi değer olsa gerek.

Evlatlarımız için bırakılacak üç beş mal ve mülkten daha fazlasını sağlayabilecek, yaşamlarını sadece iş ve para kazanmaktan ibaret görmeyecek, insani değerlerin maddi değerlerden daha önemli olacağı kanaatine varabilecek nesiller için onlara yaşamın en kutsal ve doğru taraflarını bırakabilmeliyiz.

İşte o mektup; ABD’nin 1809-1865 yıllarında yaşamış 16. başkanı Abraham Lincoln tarafından oğlunun öğretmenine yazılmış mektuptur.

Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını.

Fakat şunu da öğret ona: Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır. Her düşmana karşı bir dost olduğunu da öğret ona.

Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen, kazanılan bir doların bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret.

Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve kazanmaktan neşe duymayı. Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu.

Eğer yapabilirsen sessiz kahkahaların gizemini öğret ona. Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını.

Eğer yapabilirsen, ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki arıların ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği sessiz zamanlar da tanı.

Okulda hata yapmanın, hilekârlıktan daha onurlu olduğunu öğret ona. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret, herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.

Nazik insanlara karşı nazik, sert insanlara karşı sert olmasını öğret ona. Herkes birbirine takılmış bir yönde giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma.

Tüm insanları dinlemesini öğret ona fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını öğret ona. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona ve aşırı ilgiye dikkat etmesini.

Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını fakat hiçbir zaman kalbine ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret. Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret.

Ona nazik davran ama kucaklama. Çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır.

Bırak sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun, bırak cesur olacak kadar sabrı olsun.

Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret. Böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır.

Bu, büyük bir taleptir. Ne kadarını yapabilirsin bir bakalım. O ne kadar iyi, küçük bir insan, Oğlum.’

Kısa….. Kısa… kısaaa
Hz. Mevlâna’nın yanına bir kişi gelir ve “Falan yönetici hiç rüşvet almadan iş yapıyor; ne değerli bir kişi” diyerek o idareciyi övmeye başlar. Mevlâna ise bu şahsı azarlayarak “Git buradan, zaten normal olanı da bu değil mi? Bu yapılması gerekenlerden dolayı hiç insan övülür mü?” der ve o kişiyi huzurundan uzaklaştırır.

Halkın malı, onların kanı gibidir. Bunu iyi bil ki, mal beden kuvveti ile elde edilir. 
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.