Hava bir şeye bozulmaya görsün, sefasını biz çekiyoruz. Cefasını demek istemiyorum çünkü gökyüzü ile iyi anlaştığımızı düşünüyorum. Bir hafta boyunca her gün yağışlı başladık güne, elimizdeki teknolojik ürünlerin havasıyla. Sabah uyandığımızda her yer günlük güneşlik. Nasıl olur? diye yine telefonlarımızın hava durumu hakkında bilgi veren bölümlerini tıkladık. Gördüğümüzden ziyade, zihnimizde yer edene inanmakta ısrar etmeye devam ederek. Sonunda hava nasıl olmak istedi ise öyle olmaya devam etti.
İnsanız işte ne yaparsın, gördüğümüze ve yaşadığımıza inanmaktan çok birilerinin söylemlerine daha fazla inanabiliyoruz. Sonra hava durumumuzun yağışlı mı? Bulutlu mu? Açık mı? karanlık mı? Olması gerekiyor, karar veremiyoruz.
Sonra dönüyoruz yine teknolojik ürünlerin ürünlerinden yararlanmaya, açıyoruz facebook denilen siteyi, kim ne paylaşmış diye. Aman aman bu ne? Neler paylaşılmış neler…
Tabi artık bir yere yemek yemeye gittiğimiz vakit, önce yediğimiz yemeklerin fotoğraflarını çekip yayınlıyoruz. Bu da yetmezmiş gibi ardından koca bir göbek fotoğrafı, bu nedir, diye sormaya kalmadan altında bir açıklama, yediklerimizin midemizde çok fazla şişkinlik yaptığını yazan bir yazı. Daha bitmedi içtiğimiz kahveler, çaylar daha neler neler. Yok şurayı gezdik, yok buraya gittik, yok efendim falanla fotoğraf çekildik gibi gibi. Havamız iyice allak bullak. Nasıl olmasın ki.
Bu paylaşımları bizler, yaşıtlarım yada ablalarım, abilerim yapıyor. Gençlere söyleyecek sözüm yok, çünkü rol modeller ortada. Soruyorum bu site yokken ne yapıyorduk? Biz bir hiç miydik de bu site hiçliğimizi mi var etti? Bu kendimizi kaptırmış lığımız ve kaybetmiş liğimiz neden? Daha düne kadar, canı çekmesin düşüncesiyle yediğimiz yemeğin adını dahi söylemekten inanılmaz sıkılan bir millettik, ne oldu da bugün bu saçmalıkları yapabiliyoruz. Sanırım havamız bozuldu. Yâda biz mi bozulmaya meyilli bir millettik de bu site bunun ön ayağı oldu, bilemedim. Burada site mi suçlu yoksa, onu layıkı ile kullanamayan bizler mi bilemedim. Sitenin faydalarını bir tarafa atıp, amacının dışına mı çıktık bilemedim.
Bu yaşananlardan mıdır bilinmez havamız şöyle böyle… Küçük iskender’in sözlerinde dile getirdiği gibi; Her şey bir sokak çocuğunun elini cebine sokabildiği kadar boş... Öznesi olmayan cümleler gibi değersiz. Ve senin naber soruna iyilik dediğim kadar yalan."
Saygılarımla,
BİLGE SÖZLERİ:
Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın,
Sermayesi din olanın; rehberi şeytan olmuştur.
Yunus Emre
Bilen kişiyle dost ol, çünkü seni aydınlatır. Bilgisiz kişiyle dost ol, çünkü sen onu aydınlatırsın. Bilmediğini bilmeyenlerden hemen uzaklaş, çünkü onlar aptaldır, seni de aptallaştırır.
Konfüçyüs
Bir Hikâye…
Bir Samuray, Zen üstadı Hakuin’ in karşısına dikilip şu soruyu sordu:
“Gerçekten de cennet ve cehennem var mıdır?”
Üstat: "Kimsiniz?"
“Bir samurayım.”
“Sen mi?” diye dudak büktü Hakuin , “Kendine baksana bir... Hangi efendi senden doğru dürüst hizmet umabilir? Daha ziyade dilenciyi andırıyorsun!”
Sinirden kıpkırmızı kesilen samuray kılıcını çekti.
Hakuin susmak bilmiyordu: “Vay! Kılıcı da varmış! Ama o kadar beceriksize benziyorsun ki nasıl olsa kafamı kesemezsin!”
Kanı beynine sıçrayan samuray kılıcını kaldırdı.
Ustaya vurmaya hazırdı. O anda Hakuin sakince, "işte cehennemin kapıları böyle açılır” dedi.
Üstadın serinkanlı tavrına şaşıran samuray kılıcını kınına soktu ve saygıyla eğildi.
Üstat sözünü şöyle bitirdi: “Cennetin kapıları da böyle açılır.”
METEOROLOJİ
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.