Seçim dönemi gazete ofisimizin kapısını çalarak bizi ziyaret eden İYİ Parti için canla başla çalışan Tuğba Vural Çokal Hanımefendiyle yaptığımız söyleşiyi, dün gibi hatırlıyorum. Harfi harfine. Arşivlerimizde yazılı var. Satır satır neler söylemiş, yazılmış.
İktidar Partisi hakkında demediğini bırakmamıştı.
Bir siyasetçinin partisinden, görevinden istifa etmesi kadar normal bir durum yok. Kimsenin bu konuda kimseyi yargılama hakkı da yok. Gayet insani bir karar. Herşeyden istifa ediyorsunuz ama milletvekilliğinizden etmiyorsunuz. İstifa etmediğiniz gibi seçim dönemi insanların kapılarını tek tek çalarak, iktidar partisi için söylemediğiniz laf bırakmıyorsunuz sonra bir bakıyoruz bu hanımefendi o partiye transfer olmuş.
Pes doğrusu. Gerçekten pes…
Peki, siz, size oy veren insanlarla illaki her ortamda karşılaşacaksınız. Soruyorum size bu insanların yüzüne nasıl bakacaksınız? Bu kadar keskin çizgilerle nasıl yol alacaksınız?
Bir kadın olarak bu davranışın adını koyamıyorum açıkcası.
Siyaset, topluma yön veren, onu geleceğe taşıyan devlet işlerini yürütme sanatıdır. Siyasi partilerin bir çizgileri vardır. O çizgilere, kurallara uyum sağlayacağınıza dair sözler vererek yol alıyorsunuz. Kadınlarımızın siyasette ki çıtası gün geçtikçe yükselmektedir. Daha fazla kadının toplumun yönetimi üzerinde ki söz hakkı artmaktadır. Kadınlarımız sorumluluk sahibi, iş bitirici, sağ duyulu olduklarından dolayı vatandaşın güvenini kazanmaktalar. Bu güven bir takım ne olduğunu bilemediğimiz hesaplar yüzünden sarsılmamalı diye düşünüyorum. Ya aynı çizgide kalmak yada en başından diğer partilere saygılı davranmak gerekir. Sonra ne oluyorsa vatandaşa oluyor. Siyasilere olan inancını kökten yitiriyorlar.