“Sizin KIZINIZ derslerde, sanki rüya görüyor gibi.. Soru sorduğumda sadece konuşur, genelde çok sessiz ve dersimde not almadığını görüyorum”
“Evin camına demir parlaklık taktırmamıza rağmen, hala camdan sarkmak istiyor durduramıyorum OĞLANI”
“OĞLANI defalarca uyarmama rağmen, yine o sıcak çaydanlığa elini yapıştırdı.”
“Sınıfta gözümle takip etmekten yoruldum kıpır kıpır, ben bir şey anlatıyorum sizin OĞLAN apayrı bir cevap veriyor, dikkati inanılmaz dağınık”
“KIZINIZ okulda kaç defa çantasını unuttu”
“KIZIMIN yüzüne bakıyorum bir şeyleri anlatmaya çalışıyorum ama dinlemiyor gibi, sanki beden olarak orda ama aklı kim bilir nerede; ama bazen de dinlemediğini düşündüğüm şeyi yanıma gelip çok güzel anlatabiliyor?”
“OĞLANA markete giderken alacaklarını söylerim, ne alacaktım unutmuşum cevabı ile geri döner”
“Bizim KIZA/OĞLANA spora git dedim bir hafta gitti bıraktı, sonra resim çizdi bir ay ondan da sıkıldı, hiçbir şeyi tam manasıyla sonlandırdığını görmedim”.
Yargılayarak tükettiğimiz, tükettikçe tekrar yargıladığımız yukarıdaki yaşamların yanına acaba “Değişim düşünce ile başlar, bireyde can bulur” anlayışı ile bir şeyler ekleyelim mi?
Çevremizde birçok kişinin yerinde duramayan, söz dinlemez, yaramaz, sakar veya dikkatsiz çocuklara farklı derecede gözlüklerle baktığını görebiliriz. Özellikle bu çocuklar, okul öncesi ve ilkokul döneminde karıncaların arasında yükselen bir dev gibi algılanabilirler. Bu algıya benzer şekilde yapılan araştırmalar da, bu iki dönemin (Okul öncesi ve ilkokul) çocukların ilgi, yetenek ve öğrenme motivasyonlarının gelişiminin temelindeki dikkat becerilerinin etkisinin büyüklüğüne odaklanmaktadır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) gibi bilişsel ve duyuşsal süreçleri olumsuz etkileyen bu tip rahatsızlıklar da bu becerilerin gelişimi engelleyebilmektedir.
Her ne kadar tıp ve psikoloji alanında uzun süre araştırmalar yapılmış olsa da DEHB nedenleri tam olarak belirlenemeyen ancak biyolojik temelleri da olan bir bozukluk olarak kabul edilebilir. En kolay gözlemlenebilen belirtisi aşırı hareketlilik olduğundan, toplumda da “hiperaktif çocuk” olarak ifade edilen enerjisi yüksek çocuklar oldukça kolay fark edilebilir. Ancak bu tanımlamanın yanıltma payının da düşünülmesi önemlidir. Çünkü bazı çocuklar sadece enerjisi yüksek olduğu için de hareketli olabilir.
SİZLERDEN GELENLER
Zeki çocuklar hiperaktif midir?Çevremizde “Zeki çocuklar hiperaktiftir” şeklinde bir düşünce mevcut.. Oysa ki Hiperaktivite, çocukluk döneminde belirtileri daha da netleşen ve beynin dikkat-davranış merkezlerinin normal çalışamadığı zaman ortaya çıkan bir sorundur. Bu çocukların bazıları normal zekaya sahip olduğu gibi, bir kısmı yüksek veya düşük seviyelerde de gözlemlenebilir. Burada dikkati çeken nokta, zeka ile hiperaktivite ilişkisinin veya birlikte ele alınışının doğru olmayışıdır.
Her hareketli çocuk hiperaktif midir?Bu soruya ilk gidişat, gelişimsel alana yönelik olmalıdır. Çocukluk dönemi çok hareketliliğin gözlemlenebileceği bir dönemdir. Çocukluktan ergenliğe geçiş, diğer gelişimsel süreçlere göre, büyüme hareketliliğinin görece daha yoğun olduğu bir dönemdir. Çocuklardaki hızlı büyüme ve sonucunda oluşan hormonal değişim de bir o kadar hızlı gerçekleşmektedir. Bunun sonucunda bedende enerji birikimleri oluşur. Bu birikimi atamayan çocuk, toplumda ifade edilen “yaramaz, haylaz,” etiketlerine maruz kalmaktadır. Çocuklardan beklenilen, vakitlerini yoğun geçirdiği okul ve diğer sosyal ortamlarda bu enerjiyi atmalarıdır. Bundan kaynaklı spor ve diğer sosyal faaliyetlere veya doğada toprak su ile oynamaya yönlendirmek hem psikolojik hem de beden sağlığı açısından oldukça rahatlatıcı olduğu söylenebilir. Ancak diğer taraftan “Hiperaktivite” psikiyatrik bir rahatsızlıktır ve ayrıca tedavi gerektirir.
DEHB’in Tüm Belirtileri Aynı Anda Mı Görülmektedir?Üç ana alt boyutta ele alınıp tedavi ve psikoterapi planı buna göre şekil almaktadır. Birinci boyutta DEHB’te; dikkat eksikliği belirtilerinin yanında hiperaktivite belirtileri de yer almaktadır. Özellikle 6-8 yaş aralığı çocuklarda hiperaktivite ve dürtüsellik belirtileri ön planda olmaya başlar. İkinci boyutta Hiperaktivite impulsivite belirtileri artarken; dikkat eksikliği belirtileri daha az gözlenir. Genellikle bu çocukların okul başarıları daha iyi iken; bulundukları ortamda daha çok uyum problemleri gözlemlenebilir. Son boyut ise dikkat eksikliği yüksek iken; hiperaktivite ve impulsivite belirtileri daha az gözlenir. Bu çocuklarda uyum problemleri daha azken; okul akademik başarılarında düşüş gözlemlenebilmektedir. Ayrıca çocuklarda belirgin davranış problemleri fark edilmediğinden; ebeveynler ve genel çevre bu tip çocukları “tembel, isteksiz, ilgisiz” olarak kabul etmektedir.
Tedavide İlaç Kullanmak Gerekli Mi?DEHB biyolojik temelleri olan bir rahatsızlıktır. Çocuklarımızın akademik gelişimlerinde, hayatlarında edineceği yeni rollerde (meslek, kariyer, anne, baba..vb) sağlıklı adımlar atabilmesi ve ilerleyen yaşlarda görülmesinin tercih edilmediği kişilik bozukluklarını önlemesi amacıyla ilaç ve psikoterapi dengesi gerekmektedir.
DEHB Belirtileri Tüm Yaş Dönemlerinde Aynı Mı?Büyüme ve gelişim süreci farklı tür ihtiyaçlarla devam eden bir döngüdür. Bireylerde erken yaşlarda görülme sıklığı bulunan DEHB gibi rahatsızlıklarda da gelişim dönemlerinde bir takım davranışlar gözlemlenebilmektedir. Örneğin bebeklik döneminde aşırı ağlama, yeme problemleri, düzensiz uyku ve huzursuzluk gibi belirtiler görülebilmektedir. Okul öncesi dönemde uyku düzensizlikleri devam etmekte; ayrıca söz dinlememe, amaçsız davranışlar, odaklandıkları işi sürekli değiştirme ve sürekli hareket halindeki davranışlarda bulunma faaliyetlerinde artış başlar. Okula başlama yıllarında ise sınıf içi akranlarını rahatsız etme, sınıfta dikkati dağıtma genel olarak okul ve çevrede kabul edilemeyecek davranışlar geliştirmeye başladığı dönemdir. Ergenlik döneminde, özellikle akademik anlamda dikkat gerektiren işlerde zorlanma kendini gösterirken; hiperaktivitenin yoğunluğu kontrol edilebilmekte (dans, spor gibi faaliyetlerle), dürtüsellik riskli davranışların gelişmesine zemin hazırlayabilmektedir.
İmpulsivite (dürtüsellik) Günlük Yaşamı Nasıl Etkiler?Dürtüsellik, sonucunu düşünmeden hareket etme ve aceleci davranışlarla, bireyin kendini kontrol etmesinde zorluk yaşaması ile gelişen bir durumdur. Bu zararlı olacak fevri hareketler; istekleri erteleyememe, sırasını bekleyememe ve aceleci olma gibi davranış problemlerinin gelişiminin nedenlerini ortaya çıkarabilir. Bu tip, davranış problemlerinin üzerinde çalışılmaması çocuğun özellikle akranları arasında saldırganlık, şiddet eğilimli davranışlara; ebeveynleri arasında söz dinlememe, ağlama, kural tanımama gibi davranışların gözlemlenmesine sebep olabilir .
DEHB BELİRTİLERİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DİĞER ETMENLER
Yapılan araştırmalarda DEHB tanısı alan çocukların annelerinde öfke, pişmanlık, kendini suçlama ve umutsuzluk belirtilerinin artışının depresyonu tetiklediği gözlemlenmiştir. Bu yüzden aile birlikteliği ve eşlerin dengeli tutarlı ebeveyn rolleri oldukça önemlidir. Tutarsız ilişkiler çocuklarda ilerleyen yaşlarda kişilik bölünmelerine sebep olabilir. 2-4 yaş aralığındaki çocuklarda konuşma güçlüğü, uykusuzluk, yemek yeme düzensizlikleri gibi belirtiler ile kendini gösterebilir. Ergenlik dönemine gelindiğinde dikkat eksikliği ve hiperaktivite öfke patlamaları, Saldırganlık, şiddet eğilimi, sosyal ilişkilerde zayıflık gibi davranış problemlerine dönüşebilir. Bilişsel olarak gözlemlendiğinde; problemler hakkında düşünme, farklı alternatifler geliştirebilme, oluşabilecek olay veya durumlar hakkında çözümler üretebilme, duyguları anlama, karar alma ve kontrol edebilme becerilerinde akranlarına göre gecikmeler gerçekleşebilirEBEVEYNLERE ÖNERİLER
DEHB tanısı konulan çocukların ebeveynleri çocuklarına daha sakin davranmalı, çatışma ortaya çıkacak durumların ve ortamların oluşmasını engelleyecek huzur ve uzlaşma atmosferini yaratmalıdırlar. Böylece çocuklar ebeveynlerinden duymaktan hoşlanmadıkları “ Hayır” ifadeleri ile daha az yüz yüze gelmesi sağlanabilir. Çatışmaların az olduğu ortamlarda, öfke gibi olumsuz duyguların daha az hissedilmesine yardımcı olabilir. Bazı ebeveynler “Biz de çocukken böyleydik” veya “Onun huyu bu” şeklindeki inkar tutumları hem çocuğu hem de aileleri gerçeklerden uzaklaştırarak, zihnin ve çevrenin söylemlerinin doğruluğuna itebilir. Gerçekleri inkar ederek davranmak çocuklarda oluşabilecek yeni gelişimlerin de kapılarının kapanmasına neden olabilir. Çocukların gelişimi ve öğrenme ortamlarını belirleyici kuralların bir anda verilmesinden ziyade sistematik ve yavaş yavaş kademeli olarak verilmesi çocuk için daha faydalı olabilir.EĞİTİMCİLERE VE ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER
Hiperaktif çocuklar hem kendilerine hem de çevrelerine yönelik geliştirilen davranışlara oldukça farkında ve duyarlıdırlar. Bu yüzden öğretmenlerin bu tarzdaki öğrencilerini sevmesi ve şevkatli davranmaları oldukça önemlidir. Çocuk bunu hissettiği zaman kendisi de benzer davranışları geliştirmeyi öğrenebilecektir. Dikkat dağınıklığının yüksek olduğu öğrenciler sınıf içerisinde öğretmenin temasının kolay olabileceği bir yerde, ön sıralarda ve pencereden uzak alanlarda oturmaları tercih edilebilir. Bu öğrencilerin genel anlamda dikkat süreleri 20dk civarında kabul edilebilir. Bu yüzden öğrencileri uzun süreli ders çalışmayı hedeflemek, akademik gelişimden uzaklaşmasına sebep olabilir. Çocukla ortak alınacak bir kararla birlikte, ödevlerini ve çalışma sürelerini sık ara vererek planlayabilirsiniz. Aktif hareketin yoğun gözlemlendiği futbol, yüzme, basketbol, dans gibi etkinliklere katılımı desteklenebilir. Çocuğun gelişimsel çabasını görebilmek ve görebildiğinizi öğrencinize iletebilmeyi ihmal etmemek önemlidir. Sonuçları olumlu veya olumsuz geri dönütleri ifade ederek öğrencinizin yanınızda olduğunu hissettirebilirsiniz. Özellikle ilkokul dönemi öğrencileri için olumlu sonuçları yıldızlar ve grafiksel basamaklarla göstermek yararlı olabilir. Öğrencilerinize somut, anlaşılabilir, kısa ve kesin bir dil kullanılmasına dikkat edilmelidir. Okulda ve sınıf içinde belirlenmiş kuralları itiraz etmezler ancak bu kuralları düşüncesizce ihlal sebebiyle kendilerini disiplinde “Bilerek yapmadım , bir anda gelişti anlayamadım” savunmaları ile ifade ederler. Böyle durumları öğrencilere içten, yargılayıcı bir dil kullanmadan aktarabilmek oldukça önemlidir.“ÜZERİNDE DÜŞÜNMENİZİ BEKLEDİĞİM”: Kaza, hayatın içinde ve kaçınılmaz ise; asıl zafer yaşama yakın olmak demek değil mi?