Sen beni bilirsin, ben de seni… Kamuoyu ise her ikimizi yakından tanır. Kimin değerinin ne olduğunu herkes bilir. O nedenle senin açık kimliğini yazmadan, sana sadece ‘sen’ diye hitap ederek bu yazıyı tamamlamak niyetindeyim. Şimdi beni iyi dinle EY MÜFTERİ!
Çok büyük iyi niyetlerle gelip gazete çıkardığım şu Aksu’da, o iyi niyetimden ve enerjimden bir milim bile gerilemeden kamu hizmeti vermeye gayret ediyorum. Aradan geçen 2 yıllık sürede, değil sen, kimseye eyvallahım olmadı; olmaz da!
Sana gelelim… Hani o son polemiğin ardından ben, “Muhatap olmaya değmez Ergin” diyerek seni unutmuştum ya! Ama sen unutmamışsın, su uyur düşman uyumaz misali, benim hakkımda eski iftiralarına eski hezeyanlarına devam etmeye başlamışsın…
Bu sana son kez seslenişim. Bu yazıya noktayı koymadan önce sana “Düş artık yakamdan” diyeceğim.
Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, benimle ilgili sağda solda dile getirdiğin iftiralarına ilişkin elinde en küçük bir delil varsa, bu gazetenin sayfalarında onları paylaşmaya hazırım. Ama sen yine yan çiziyorsun. Tarihin çöplüğüne yolculuğa başlayacağın şu günlerde, giderayak yine pisliğini saçıyorsun.
“Giderken birkaç kişiyi karalayıp gideyim” mantığı içindesin. Ne yapsam yanıma kar kalır düşüncesindesin. Hani nerede seninle bugüne kadar her “saadeti” paylaşan eski kankaların. Hepsi bir bir bırakıp kaçtı seni… Ya da sen onlarla, bilinmez hangi nedenlerle yolları ayırdın.
Fakat şunu iyi bil… Şu anda güç ve kudret sahibi olabilirsin, ama yarın o kudret elinden alındığında, ben yine bu Aksu’da gazeteciliğime devam edeceğim. Senin ise yüzüne bile bakanın olmayacak. Bunu ben demiyorum, senin en yakınındaki dostların söylüyor. Mutluluk diyarlarına yaptığın yolculuklarda sana yol arkadaşlığı yapan dostların ifade ediyor.
Sana bu köşeden son kez “Güle güle” diyorum, yolun açık olsun. Sana Uzakdoğu’nun masaj salonlarında uzun bir tatil öneriyorum. Yorgunluğuna iyi gelir. Sen de o işleri zaten pekiyi bilirsin…
SANA SON CEVABIMDIR
Paylaş