Yasalar toplumu düzenleyici unsurlardır. Yasaların oluşması beraberinde kuraları getirir. Bu kurallara herkesin uyma zorunluğu vardır. Aksi halde düzen bozulmuş olur. Düzen buzulunca da birçok şeyi ihlal etmiş oluruz. Yani herkes kendi bireysel kurallarını uygulamaya gider. Bu başıboşluğun olmaması ve bir düzenin oluşması için yasalar konulur. Önemli olan da ne derece yasalara riayet ettiğimiz.
Bu kısa detaydan sonra şimdi gelelim konumuza…
Geçen hafta Aksu Belediye Başkanı Halil Şahin, başta Altıntaş mülkiyet sorununun çözümünde gelinen süreç ile 4 Nisan’da yapım ihalesi gerçekleştirilecek Aksu Devlet Hastanesi ve bugüne kadar Belediyenin çalışmalarını içeren konuların anlatımıyla ilgili bir basın toplantısı yaptı. Kurum olarak bizlerde davet edilince, davete icabet ettik. Hep deriz, kimseyle bir sorunumuz yok. İşimizi yapıyoruz. Bireylerin ve kurumların yapacağı her türlü açıklama, kamuoyunu bilgilendirme adına gazetemizin sayfalarında yer alır. İşte bundan dolayıdır ki tertiplenen toplantıya, yapılan davet üzerine iştirak ettik.
Kurmayları olan Başkan yardımcıları, Ahmet Aydoğmuş, Hakkı Çoşgun, Nevzat Bozarslan ve Yusuf Koçyiğit’i yanına alan Başkan Halil Şahin, önce Altıntaş’ın mülkiyet sorununun çözümünde gelinen süreci anlatmaya başladı. Sonra Hastane ile beraber kentin kronikleşen sorunlarının çözümünde izledikleri yolu dilinin döndüğü kadar anlatmaya çalıştı. Tabi bunları anlatırken, laf aralığında isim vermeden bazı kişilere göndermelerde bulunarak, kendince ince mesajlar vermeye çalıştı. (Bu konuları kısa geçmemdeki neden detayları haber olarak vermemizden kaynaklanıyor).
Derken bir nevi toplantının sonuna geldik. Beklediğimiz o silahların konuşulduğu, çeşitli rant iddialarının kamuoyunda dilden dile dolaştığı aynı zamanda başta Antalya 2’inci İdare Mahkemesi’nin sonrada Danıştay 13’üncü İdare Mahkemesi’nin İhale ile ihalenin dayanağı olan belediye encümen kararının itiraz yolu kapalı olmak üzere verdiği iptal kararı olan, Kemerağzı Pazar Yeri ile ilgili bir açıklama yapılmayınca, bundan sonraki izlenecek sürecin ne olacağıyla ilgili soruyu sorma gereksiniminde bulundum.
Başkan Şahin, Yel değirmeni hikayesinden örnek vererek anlatmaya başladı: “Eskiden yel değirmenleri vardı, bilir misiniz? Yel değirmenlerinden anlamayan adamın bir tanesi gelmiş. Bakmış yel değirmenine, hayretler içinde kalmış. Normal su değirmenlerinin hesabını yapıyor tabi.. –Ulan- demiş… -Bu yukarıdan nasıl susuz dönüyor- Merak etmiş sormuş birine; Bunun suyu olmadan nasıl çalışıyor bu diye. Adamda cevap vermiş; -Bu suyla çalışmaz yukarıda pervaneler var- deyip, başlamış değirmenin nasıl çalıştığını anlatmaya. Anlatılan her şeye -Hı. Hı. Hı.-demiş bizimki de. En sonunda -İyi arkadaş anladık da bu değirmenin suyu nereden geliyor- demiş. Bu misal, belediyemiz 654 milyonluk borç yükünün içerisinden, bir milyon 200 Bin lira paramız geliyor, bunun 6 yüz binini kesiyorlar. Bu parayla burada 500’e yakın personelin maaşı veriliyor. Bunun yanında da halk bizden sürekli olarak hizmet bekliyor. Kooperatiflere de para veriyoruz. Vatandaş yoku bilmez, biz de madem burada görev aldıysak hizmet üretmemiz lazım, en son yapacağımız iş de söz verdik satmayız dedik, belediyeye ait yeri kiraya vermeyi denedik”
Kısacası Belediyenin mali durumunun sıkıntısından dolayı, belediyeye ait olan bir yeri kiraya verdiğini ifade eden Sayın Şahin’in kaçırdığı biri nokta var.
O da, o alanın imar planının olmaması. Kentin yöneticisi ve öncelikle yasalara uyma zorunluluğu olan bir Başkan olarak çok iyi bilmeli ki, imar planı olmayan bir alanda yapılacak olan her türlü yapılaşmaya yasalar engel. Yoksa neden yapı ruhsatları verilirken, belirli kıstaslar aransın. O halde herkes dilediği her yere istediği şekilde yapılar inşa etsin. Bu türlü yapılaşmanın içerisine girenler haliyle çeşitli cezai süreçlerle karşıya kalırlar.
Şimdi gelelim Sayın Başkanın haklı olduğu konuya. Yani geçmiş yönetimlerden bugüne cereyan eden hatalardan kaynaklı olarak belediyenin girdiği borç yükü ve bundan dolayı oluşan bir ekonomik sıkıntıya. Evet, belediyemizin ekonomik alanda sıkıntısı olduğu bir gerçek. Bu ve buna benzer ekonomik sıkıntılar, bütün belediyelerde mevcut. Büyük şirketlerde, holdinglerde, küçük işletmelerde, yani sözün özü, toplumun her kesiminde bu tür ekonomik sıkıntılar mevcut. Ama bu tür sorunu çözmenin yolu da yasaların öngörmediği bir yolu izlemek olmamalı. Kaldı ki yöneticiler çözüm odaklı olmalı. Sorunları çözmek için göreve talip olurlar. Tıpkı, Altıntaş’ın mülkiyet sorununun çözümünde izlenen yol gibi.
Yeter ki yapılan iş doğru olsun, yasalar uygun görsün, istendiği kadar yargı süreci başlatılsın, başarı yine doğrunun yanında olur. O yüzden, izlenen yol doğru olmuş olsaydı, inanın 40 dükkânı olan AVM yöneticileri istediği kadar yargı yolunu tercih etmiş olsalardı bile yine kazanan siz olurdunuz, Aksu olurdu. Konuşma aralığında bahsettiğiniz ve size yön vererek, “Bir sorun çıkmaz” diyen İmar bölümündeki arkadaşlarınızın amacı Belediye menfaati olmuş olsaydı, o alanda daha fazla gelir getirecek bir çözüm önerisiyle sizi bilgilendirirlerdi. Olaylar bu şekilde cereyan etmezdi. Geçen hafta düzenlediğiniz basın toplantısının hemen sonrası, o arkadaş, örnek verdiğiniz yel değirmeni hikâyesini temel alarak “iyi oturttunuz” demezdi.
Ama demekte haklı. Çünkü tuzu kuru. Olayları bu hale getiren kendisi. O arkadaşın kamuoyunda konuşulduğuna göre, Kemerağzı Pazar Yeri’nden bireysel olarak çok büyük bir rant kazandığı ifade ediliyor. Ama hiçbir evrakta imzası yok. Yargıyla muhatap olan sizsiniz. O yüzden “Padişahım çok yaşa” demesi kadar normal bir şey yok. Ense ve tokat misali.
ALİ 3 Yıl Önce
A
Ahmet 3 Yıl Önce
Çok güzel açıklama. Teşekkürler...