2011 yılında Suriye’de başlayan iç savaşın ardından Türkiye’ye sığınan milyonlarca Suriyeli arasında Antalya’da yaşayanlar, ülkelerindeki belirsizliğin sona ermesini beklerken, burada kurdukları hayatla da bağ kurmuş durumda. Özellikle tarım sektöründe çalışan Suriyelilerle yapılan görüşmelerim de, onların Türkiye’de yaşamaktan memnun olduklarını ancak memleket hasreti çektikleri ortaya çıktı.
Suriyeli vatandaşlar, Aksu’da seralarda çalışarak tarımı öğrendiklerini ve bazılarının artık ortakçı olarak çalıştıklarını söylediler. Çocuklarının burada okula gitmesi, Türkçe öğrenmeleri ve ailelerin Türkiye’yi “ikinci vatan” olarak görmelerine neden olmuş. Ancak bu durum, ülkelerine olan bağlılıklarını azaltmamış. Suriye’de her şey yoluna girdiğinde, bıraktıkları evlerini ve topraklarını yeniden inşa etme hayalini taşıyorlar.
Bir yandan Türkiye’de vatandaşlık almayı hayal eden Suriyeliler, diğer yandan yıllardır süren mültecilik durumunu bir “Araf” olarak tanımladılar. Esad rejiminin baskılarından kaçarak genç yaşta ülkelerini terk etmek zorunda kaldıklarını gözleri dolarak anlatan gençler, yarım kalan eğitimleri ve gerçekleştiremedikleri hayalleri nedeniyle büyük bir kırgınlık yaşıyor.
Birçoğu, savaştan önce üniversite okuyup istedikleri mesleği yapmayı hayal ettiklerini ama savaşın hayallerini çaldığını ifade ediyor. Burada kurdukları hayatla ilgili umutlu olmalarına rağmen, geçmişin yaralarını taşımaya devam ediyorlar.
Aksu ve Antalya’daki Suriyeli nüfus, özellikle tarım sektöründe önemli bir yere sahip. Ancak uyum sürecinde bazı zorluklarla karşılaştıklarını dile getiriyorlar. Toplumsal kabul görme, dil ve ekonomik belirsizlikler, mülteciler için devam eden sorunlar arasında.
Antalya’da hayatını kuran Suriyeliler, ülkelerinde barış ve istikrar sağlanması durumunda geri dönme niyetlerini dile getirseler de, kurdukları yaşam ve yaşadıkları anılar nedeniyle bu kararın kolay olmayacağını belirtiyor.
Suriyelilerin durumu, hem insani hem de toplumsal açıdan üzerinde durulması gereken önemli bir mesele olmaya devam ediyor. Savaşın sona ermesiyle umutlar yeniden yeşerecek mi? Yoksa Türkiye, bu insanların sonsuza dek “ikinci vatanı” mı olacak? Bu soruların cevabı, önümüzdeki yılların en önemli konularından biri olmayı sürdürecek.